Alkan Avcıoğlu yazdı: "Türkiye'de Oscarın Değeri"
"Oscar Ödülleri’nin kendi başına bir haber değeri yok mu? Görünüşe göre gitgide dünyadan kopan ve kültür düşmanı olan ülkemizde öyle."

Geçtiğimiz hafta 87. Oscar adayları açıklandı. Oscar Ödülleri, Türkiye dahil 225 ülkede canlı yayınlanacak olan, sinema dünyasının tartışmasız en önemli ve en popüler olaylarından biri. Fakat her nedense dünyanın her yerinde sinema gündemini en fazla meşgul eden bu ödüllerin adaylarını, sanki tek başına bir haber değeri yokmuş gibi şöyle başlıklar taşıyan haberlerden öğrendik: “Akademi’nin İlyas Salman kararı”, “Oscar’ın İlyas Salman kararı”, “Oscar adayı İlyas Salman umduğunu bulamadı”, “İlyas Salman’ın filminden kötü haber!” Bu başlığı taşıyan bazı haberlerde adaylara doğru dürüst ulaşmak bile mümkün değildi. Peki ne için tüm bunlar? Gerçekten sadece 50 tıklama fazla alabilmek için mi? Yoksa bunun temelinde bir algılama yanlışlığı mı var?

Dünya gitgide küreselleşmekte, iletişim anlamında ülkeler arasındaki sınırlar eski anlamını yitirmekte. Hiçbir ülke kapalı bir kutu değil. İnternetin aradaki duvarları gitgide yıkmaya başladığı günümüzde Türkiye’deki sinemaseverlere Oscar adaylarının açıklanması gibi önemli bir haberi direkt verememek acizliği oldukça gülünç. Sanırım birileri Yeni Türkiye’de Oscar’ın da değerinin olmadığını düşünüyor.
Bu ülkenin sinemaseverleri her yıl canlı izlemeye alışık olduğu Cannes ve Altın Küre ödül törenlerini Türkiye’de yayınlanmadığı için bu sefer izleyemedi, internette link peşinde koşmak zorunda kaldı. Bu ülkede En İyi Film dalında Oscar’ın tartışmasız favorisi sayılan ‘Boyhood’ vizyona girmeyebiliyor; tüm sinema dünyasını yakından ilgilendiren Oscar adaylıkları da İlyas Salman’ın oynadığı, aday adayı olan bir filme indirgenebiliyor. Türk sinemaseverlerin En İyi Film, En İyi Yönetmen gibi ana dalları içlerinde bir Türk yok diye umursamadığını mı sanıyoruz? Halbuki sinemaseverler Oscar adaylarını sosyal medyada harıl harıl tartışmaktalar. Yabancı ödül törenlerinin yayınlanmasının yavaştan terk edildiği, küresel anlamda haber değeri taşıyan majör olayların ısrarla lokale indirgendiği bir ortamda dünyadan nasıl uzaklaştığımızı gün be gün hissedebiliyoruz.

KÜLTÜREL EROZYONA DOĞRU
Gazetelerin web sitelerinde haberlerin daha fazla tık alması için envai çeşit numara mevcut. Yanlış yönlendirici başlıklar, alakasız seksi görseller vs. Bu bulvar gazetesi taktiklerini artık herkes biliyor. Bunların tık sayısını arttırmakta işe yaradığını da. Az tık alan haberlerin manşet alanlarından anında indiği bir çağda yaşıyoruz. Bu yüzden “fazla tıklanmaya giden her yol mübahtır” tarzı Makyavelist bir bakış açısı kuşkusuz ki bir yere kadar normal diyelim. Fakat gazeteler tabi ki her habere bu yaklaşımı uygulamıyor. Dolayısıyla Oscar adaylarının açıklanması gibi haber değeri tartışmasız olan bir olayı sadece böyle başlıklar üzerinden vermek gerektiğini düşünmelerinde iki büyük ıska var. Öncelikle adayların açıklanmasının yeterince haber değeri taşımadığını düşünmeleri. İkincisi de bunun Türkiye’yle ilgili olmayan, buradaki sinemaseverlerin ilgisini çekmeyen bir haber olduğu için Türkiye’yle ilişkilendirmek için illa bir yol bulunması gerektiğine inanmaları. Bu değerlendirmeler bu gazeteleri komik duruma düşürecek kadar vahim. Sanırım fazla ziyaretçinin nasıl geldiğini gayet iyi bilen editörler, bir gazetenin marka kimliğinin, imajının nasıl korunması gerektiğini bilmiyorlar.
Oscar adaylarını belki bazı gazetelerin böyle bir dille haberleştirmesini bekleyebiliriz. Ancak işin ilginci bu başlıkları atan gazeteler arasında kültür ve sanata daha fazla önem veren ve havuz medyası dışında kalan muhalif gazeteler de var. Asıl büyük ıska da burada: Bu gazetelerin süregelen iktidarların gerek cinsiyetçi, gerek yabancı düşmanı, gerek fazlasıyla lokale bağlı kalan dar görüşlü, gerekse de kültür düşmanı söylemlerini içeriğiyle değilse bile biçimiyle sahiplenmekte bir beis görmemeleri.
Geçenlerde Milliyet gazetesinde Mehmet Tez kültür ve sanat düşmanı haline gelişimiz üzerine iki yazı kaleme aldı. Toplum olarak kültür ve sanatın tümüne karşı varoluşsal bir düşmanlık içinde olduğumuzu söylerken bu düşmanlığın siyasal iktidarlarca yıllar içinde pohpohlandığını belirtiyordu. Kültür ve sanata yeterince önem vermeyen iktidarların diskurunu aynen kullanmasa da, medya bu pohpohlamayı ve bu kültürel erozyonu dolaylı olarak beslemekte. Sanat ve kültür arenasında tepeden tırnağa herkese sirayet eden öyle bir algı körleşmesi var ki, Oscar’ların haber değerini bile ölçemez hale gelmişiz. Seneye Oscar haberlerini lokale indirgeyecek bir bahane olmazsa, sunucunun göğüs dekoltesine vurgu yapan bir başlıktan öğrenebiliriz.
0 yorum:
Yorum Gönder