780




779


Filmlerini heyecanla beklediğimiz ve zevkle izlediğimiz Fabula Films'ten Cafe 7.Oda'ya yılbaşı armağanları geldi.. Carol filminden harika karelerin süslediği kapakları kapatası gelmiyor insanın.. Çok teşekkürler.. Muhteşem filmlerle dolu bir yıl olsun WeAreFabula

778


En Yabancı Film: Çok fazla güzel film izlediğim bir yıl oldu aslında.. Ama en filmimi tereddütsüz seçiyorum:  Carol.. Tek kelimeyle büyüleyiciydi.. Filmde beni en çok etkileyen sahne Carol’ın boşanma sahnesiydi. O sahnede Cate Blanchett’ın oyunculuğu kusursuz olmanın ötesindeydi. O elleri.. O ellerini masaya koyuşu.. İnsan resmen ürperiyor o sahnede.. Kadının kırılma anı ve “kendisini” seçtiği andı o.. Ve daha iyi anlatılamazdı.. Biz FilmEkimi’nde izledik ama Şubatta vizyona giriyor.. Yeniden sinemada keyfini çıkarmak için sabırsızlanıyorum.. (Metascore:95)

En Türk FilmiAbluka.. Hiçbir politik karakter olmadan ve hatta konusu da politik olmadan nasıl bir “politik gerilim filmi” yapılır.. Cevabı bu filmde.. Paronaya bölümlerindeki ses kullanımı ve hatta bütün bir film boyunca ses kullanımı etkileyiciydi. Venedik Film Festivalinde Özel Jüri Ödülünü alması boşuna değil.. Kesinlikle değişik ve başarılı bir film.

En Dizi: Bu sene Game of Thrones dışında başka bir dizi daha keşfettim ve iki sezoununu da çok sevdim: True Dedective

En KitapFilm Yönetmek Üzerine – David Mamet.. Bu kadar ince bir kitapta bu kadar çok şey nasıl anlatılır!! Bir çırpıda bitiriyorsunuz.. Defalarca okuyorsunuz.. Alt çizmeye kalkmayın her satırı çiziyorsunuz :)

En Dergi: Yeni bir dergiyle tanıştık bu yıl.. PsikeSinema ..
Meselesi anlatmak olan: Sinema.. Meselesi anlamak ve çözmek olan: Psikiyatri
En sevdiğim ikili :)

En Şarkı: Eski evet ama ben bu yıl keşfettim ne yapayım.. Duman – Öyle Dertli .. Bu yıl en çok sevdiğim şarkı oldu..

En Konser: Bu sene hiç konsere gidemedim :(

En Görsel:  Yıllar sonra doğduğum topraklara gittim bu yıl iki kez.. Çifte vatandaşlık işlemlerini başlattık bir yandan.. Orada sanki hayat yavaşlatılmış gibi.. Ağır çekim bir film izliyormuşum gibiydi gözlerimin önünde akıp giden kent.. Sakin, yeşil, huzurlu.. Yukarıdaki fotoğraf gibi niceleri bu yıl görsellerim..

En Mekan: Bu yıl benim hayatımı ele geçiren ve elbette ikinci yuvamız olan Cafe 7.ODA :)

En Yiyecek/İçecek: Cafe 7.Oda’nın Mantısı :)

En Kötü Olay: 8 yıldır bizimle olan Bıcırımız öldü :(

En İyi Olay: Çok iyi olaylar var “en”im yok :)

En Koku
: Bu yıl yeni bir koku ile tanışmadım.. Yıllardır olduğu gibi kadında hala Dior Addict zirvede..

En Cümle:  İlaç ile zehir arasındaki fark, dozudur..

771




ve sonuç :)



758

-neye bakıyorsun ki sen?
+güneşe.
-güneş işte, ne göreceksin ki?
+saadet'cim, senin hiç hayal gücün yok mu?
-senlen evlenmeden önce vardı fikri'cim. ama sonra hayal gücümün yerini dayanma gücü aldı, düşlerimin yerine de irademi koydum.
+yani hayal gücün zayıf, ama iraden güçlü öyle mi?
-heh, çok şükür ki türkçen fena değil.
+bence senin iraden güçlü değil saadet, tutkuların zayıf.”

Güneşin Oğlu - Onur Ünlü

757

(Alkan Avcıoğlu - 18 Aralık 2015)


Yıl sonunun gelmesiyle birlikte Yılın En İyi Filmleri listeleri bir bir yayınlanırken biz bu hafta farklı bir liste hazırlayıp hak ettiği ilgiyi görmemiş filmlere odaklandık. 


Sağımız solu­muz yıl sonu lis­teleriyle, yılın en iyi film­leriyle dolu. Eleştir­men­ler ve iz­leyi­ciler kendi lis­telerini oluştu­ruy­or­lar. Bu tarz lis­telerin popüler ter­cih­lerini her yerde görmeye başladık bile. Ancak her film gişede tozu du­mana katan, ödülleri bir bir toplayan, yıl sonu lis­telerinde zirvel­erde yer alan ‘Mad Max: Fury Road’ kadar şanslı değil.

Biz de bu hafta farklı bir şey yapıp bu film­lerin peşine düşelim dedik. 2015 yılında Türkiye'de vizy­ona girmiş film­ler arasında gişede ilgi görmemiş, pek gürültü kopar­mamış ve hak ettiği kadar ken­disin­den bahsedilmemiş film­ler­den bir der­leme hazırladık. List­edeki film­ler gişede 5.000 iz­leyicinin altında olan film­ler. Ama bu film­lerin pek çoğu her­hangi bir en iy­iler lis­tesinde ra­hatlıkla yer al­a­bile­cek film­ler. Fakat bir şek­ilde bu film­lerin bazıları daha az izlendiği için, daha az bahsedildiği için “en iy­iler” vit­rinin arkalarında un­utu­luyor. Ne var ki hak ettiği il­giyi görmemeleri, ne kadar iyi olduk­ları gerçeğini değiştir­miyor.

Or­taya çıkan sonuçsa oldukça ilginç. Liste, yurtdışında 30'un üzerinde ödül kazanmış belge­sel The Look of Si­lence/Ses­si­zliğin Bakışı, Altın Ayı ödüllü Jafar Panahi filmi Taxi/Taksi Tahran, Oscar adayı The Salt of the Earth/Toprağın Tuzu gibi film­ler­den,  OHA: Oflu Hoca'yı Ara­mak, Når Dyrene Drømmer/Hay­van Düşü, Cialo/Beden gibi sıradışı film­lere kadar uzanıyor.
45 Years/45 Yıl, The Duke of Bur­gundy/Bur­gonya Dükü, Jauja/Hayal Ülkesi, Mia Madre/Annem ve Phoenix/Yüzündeki Sır gibi eleştir­men­lerin yıl sonu lis­telerinde kendine yer bu­la­cak film­ler; ses­siz sedasız vizy­ona girip çıkan A Most Vi­o­lent Year/En Şiddetli Sene, The Im­mi­grant/Bir Za­man­lar New York, Slow West / Sakin Batı gibi olağanüstü yönet­men­lik­lere sahip film­ler de hak ettiği il­giyi görmeyen­ler­den.
Lost River/Kayıp Nehir, Ple­mya/Ka­bile gibi eleştir­men­leri ikiye bölen film­ler ve Paul Thomas An­der­son, Noah Baum­bach gibi iki önemli Amerikalı yönet­menin son film­leri In­her­ent Vice/Gizli Kusur ve While We’re Young da kıymeti tam bil­in­meyen film­ler­den.
Sadece birkaç ay önce dünya prömiy­erini Toronto'da yapan Truth/Gizli Gerçek ve Free­held/Aşka Özgürlük; Oscar adaylıklığı bu­lu­nan Mr. Turner/Bay Turner, hak ettiği Oscar adaylığını da göre­meyen, eleştir­men­lerin fa­vorisi Force Ma­jeure/Tur­ist gibi film­ler de şüph­e­siz daha fazla iz­leyi­ciyle buluşmayı hak ediy­ordu.
Lis­tenin en özel filmi ise adaleti olan bir sinema dünyasında, genç tüm sine­ma­sev­er­lerin izleyeceği ve ilham al­a­bileceği Ahmet Uluçay belge­seli 'Te­pecik Hayal Okulu’.



Te­pecik Hayal Okulu

A Most Vi­o­lent Year / En Şiddetli Sene

The Duke of Bur­gundy / Bur­gonya Dükü

Eden

In­her­ent Vice / Gizli Kusur 

Lost River / Kayıp Nehir

The Look of Si­lence / Ses­si­zliğin Bakışı

Love & Mercy / Aşk ve Mer­hamet

Ple­mya / Ka­bile

The Im­mi­grant / Bir Za­man­lar New York

The Salt of the Earth / Toprağın Tuzu

While We’re Young

Jauja / Hayal Ülkesi

Slow West / Sakin Batı

Force Ma­jeure / Tur­ist

OHA: Oflu Hoca'yı Ara­mak

Phoenix / Yüzündeki Sır

Taxi / Taksi Tahran

Free­held / Aşka Özgürlük

Feher isten / Beyaz Tanrı

45 Years / 45 Yıl

Mia Madre / Annem

Når Dyrene Drømmer / Hay­van Düşü

Cialo / Beden

Truth / Gizli Gerçek

Mr. Turner / Bay Turner

(Alkan Avcıoğlu - Sinefilin Galaksi Rehberi / 18 Aralık 2015 / BirGün)

756

Bu akşamki "Sinemada Görme Biçimleri" dersinde konu Dostoyevski idi..

Tavsiye kitaplar:

- Dostoyevski - Andre Gide

Sahne Gösterimi Yapılan Filmler:
- Karamazovi - Petr Zelenka
- Bratya Karamazovy - Kirill Lavrov, Ivan Pyryeva
- Bekleme Odası - Zeki Demirkubuz
- Üçüncü Sayfa - Zeki Demirkubuz
- Bulantı - Zeki Demirkubuz

Notlar:
******* Diyaloji: Monologun tersi. İki kişinin konuşması da değil. Çoğul konuşan özneler arası iletişim. Çokdillilik.
******* Dostoyevskinin karakterleri bütünleşmemiş bir bilincin mahvoluşunu yaşarlar. Kendi evreninde sıkışıp kalıp mahvoluşa giderler. Yaşayanlar karakterler değil fikirlerdir. 
******* Dostoyevskinin kitaplarında kahramanın dünyaya nasıl göründüğü önemli değildir. Dünyanın kahramana nasıl göründüğü önemlidir. Ya da kahramanın kendisine nasıl göründüğü önemlidir.
******* Dostoyevskinin kitaplarındaki aşklar da hep imkansızdır. İki kişi asla tam olarak birleşip bütünleşemezler.
******* Dostoyevski bir epilepsi hastasıdır. Ve önemli eserlerini hep büyük krizlerden sonra yazmıştır.
******* Dostoyevski eserlerinde hep bir Polonyalı karakter kullanır. Onları önce yüceltir. Ama sonra yerden yere vurur. Çünkü Dostoyevski Polonyalıları kibirli oldukları için sevmez.

******* Karamazov Kardeşler: Alyoşa başkarakterdir. İsayı temsil eder altmetinde. Dimitri aslında babasını öldürmemiştir ama içinden babasının ölmesini istediği için suçludur. Aynı anda fabrikadaki ustabaşı da aslında çocuğunun düşüp ölmesinden sorumlu olmasa da içinden ölmesini ve tazminat almayı geçirdiği için suçludur. Parmağını özellikle sıkıştırıp kopartan karakter Lisa; Alyoşaya aşıktır ama aşkının karşılığı yoktur ve şiddetli tartışma sahnesi sonrasında parmaklarını özellikle sıkıştırır. Bunun psikanalitik çözümlemesi: "Eksik Cinsel Doyum". Eksik cinsel doyum, kendi canını acıtma olarak su üstüne çıkar. Bu kitapta en önemli bölüm: 378.sayfada başlayan ve 35 sayfa süren bölüm. 

******* Bekleme Odası:Filmdeki belgesel gösterilen sahne boşuna değil. Adamın evi: Av sahası. Adam evine giren hırsıza da av gibi davranıyor. Hayatına giren kadınlara da. Hayatındaki kadınların en çok acı çekme ve adamı terketme sebebi: kendilerini "hiç" gibi hissetmeleri. Önemsiz hissetmeleri. Çünkü adam her şeye karşı tepkisiz. 

******* Bulantı : Bekleme Odasındaki karakterin yaşlanmış hali. Kapıcı kadın (aynı Üçüncü Sayfa filmindeki kapıcı kadın gibi) elinde ışıkla eve gelir. Adam kadının ayaklarına kapanır. Ne olacaktır?
Kadın sessiz kalabilir: Adam daha da aşağılanacağı için hiddetlenebilir.
Kadın sarılabilir: ve Üçüncü Sayfa filmindeki gibi üst katlara çıkabilir!

749

"7.Oda Okuma Kulübü" 20.kitap olarak ‪John Steinbeck‬’in kaleme aldığı ‘zenginliğin ve paranın getirdiği kötülük ve felaketler’i konu alan ‪‎İnci ‬romanını okuyor. 

Kitabı değerlendirmek üzere 14 Aralık 2015 Pazartesi saat 19:00’da ‪‎Cafe 7.Oda‬’da buluşuyoruz..

İnci'nin açılış cümlesi: "Kasabada dev incinin öyküsünü anlatıp dururlar; ilk nasıl bulunduğunu, sonra nasıl yeniden kaybedildiğini."



737


52. Uluslararası Antalya Film Festivali'nde Sarmaşık filmindeki rolüyle En İyi Erkek Oyuncu ödülüne uzanan Nadir Sarıbacak'ın canlı yayındaki konuşmasının bir kısmı sansürlendi. 

Aşağıda sansürlenen konuşmanın tamamı var. "Bizi sevgi ve muhabbet kurtaracak." diyor sadece.. Şu konuşmadan bile rahatsız olacak insanların olması ihtimalini düşünmek istemiyorum :(

"Bir 60 saniyenizi alacağım. Tolga (Karaçelik) sağol böyle bir rolü bana teklif ettiğin için. Bütün ekibe, jüri üyelerine teşekkür ediyorum. Sağolun. Çok kısa bir hasbihal etmek istiyorum. Çok kısa, 30 saniye. Memleketle ilgili dertlerim var. Bu filmden de hareketle çok güzel arkadaşlarım var. Farklı dinden, dilden, ırktan, meşrepten, mezhepten. Hepsini aşk derecesinde seviyorum. Bizi ancak kardeşlik ve muhabbetin kurtaracağına inanıyorum. Muhabbet gerçekten. Belki bir duble rakıyla ya da bir demlik çay. Sadece muhabbet etmek kurtaracak bizim dertlerimizi. Buna inanıyorum. Çünkü vücudun organları gibiyiz. Kulağın ağza, elin ayağa nasıl muhalif olmayacağına göre bizi kesildiği zaman bütün vücut acıyacağına göre kader bağımız var memlekette. Bütün kardeşlerimi seviyorum ve onların dertlerimizi kurtaracağımıza inanıyorum. Her duygudan düşünceden, ortak birlik. Çok teşekkür ediyorum sağ olun."

736


52. Uluslararası Antalya Film Festivali’nde ödüller sahiplerini buldu. Tolga Karaçelik’in yönettiği “Sarmaşık” ile Mustafa Kara’nın “Kalandar Soğuğu” adlı filmi dörder ödül aldı. Ödüller, Can Dündar, Erdem Gül, Tahir ve Türkan Elçi’ye ithaf edildi.

ALTIN PORTAKAL ÖDÜLLERİ
Ulusal Yarışma
En İyi Film: Sarmaşık
En İyi Yönetmen
Tolga Karaçelik (Sarmaşık)
En İyi Senaryo: Sarmaşık
En İyi Kadın Oyuncu
Nuray Yeşilaras (Kalandar Soğuğu) 
En İyi Erkek Oyuncu: Nadir Sarıbacak (Sarmaşık)
En İyi İlk Film: Çırak
En İyi Müzik: Rüzgar'ın Hatıraları & Kalandar Soğuğu
İzleyici Ödülü: Kümes


Uluslararası Yarışma
En İyi Film
: Taşa Yazılmış Hatıralar
En İyi Yönetmen: Hany Abu-Assad (İdol)
En İyi Senaryo: Kayıp Kızlar
En İyi Kadın Oyuncu: Alba Rohrwashers (Yeminli Bakire)
En İyi Erkek Oyuncu: Haydar Şişman (Kalandar Soğuğu)
En İyi Müzik: Kuşatılmış
İzleyici Ödülü: Rüzgarın Hatıraları

Yaşam Boyu Onur Ödülü: Vanessa Redgrave & Franco Nero
Emek Ödülü: Sonay Kanat

735


Boğaziçi Üniversitesi Edebiyat Kulübünün çıkardığı yeni bir dergimiz var artık. Bursa'da bu dergiyi temin edebileceğimiz, okuyabileceğimiz bir yer olmadığı için ben de e-posta yazıp, cafemizi anlattım ve dergilerini okuyabilirsek çok mutlu olacağımızı söyledim. Ve çağrımıza duyarsız kalmayan kulüp, dergilerinin 2.sayısını göndermiş. Harika oldu bu :)

Pan Dergi'nin 2. sayısında
dosya konusu: Tefrika 
söyleşiler: Burhan Sönmez, Erol Köroğlu
inceleme: Devlet Terörü ve Anarşi'nin Maskesi,
çeviri: Gıyabında - Carol Shields
öyküler: Bir Kadavra Nasıl Kokar?, Madalyonun Rüyası, Halaleylo Yarattı, Yunus Abi ve Güzeller Güzeli Ömer Faruk Tuncer, Siyah, Fiyakaya Mektup, Selami, Göğe Bakma Durağı/Çağrışımlar
şiirler: Mirelere Sitemimdir, Diego'nun Fotoğrafına Bakarken, Müsait Değil, 

Ve dergiden Burhan Sönmez'in söyleşisinden çok hoşuma giden bir paragrafı alıntılayayım:
"Tek bi dünya yok. Tek bir Batı, tek bir Doğu da yok. Kuzey, bütün yönleri içeren, iyiyi de kötüyü de bağrında toplayan bir evren orada. Doğu felsefesini bugün eski halleri taklit ederek diriltmek, ya da Batı'yı bir şablon haline getirip ötelemek veya onu olduğu gibi kabul etmek çare değil."

Boğaziçi Üniversitesi Edebiyat Kulübüne dergiyi gönderdiği için çok teşekkür ediyor ve ileride yayınlanacak sayıları da dört gözle bekliyoruz.

Ve Pan Dergi'yi okumak isteyen herkesi Cafe 7.Oda'ya bekliyoruz.

726


1935’te kurulan ve 1936’dan bu yana sinema dalında yılın en iyilerini ödüllendiren film eleştirmenleri organizasyonu New York Film Eleştirmenleri Birliği, yapılan törenle 2015’in en iyilerini belirledi.

Geçtiğimiz sene Richard Linklater‘ın yönettiği Boyhood'un kazandığı En İyi Film ödülü bu yıl, yılın dikkat çeken yapımlarından Carol'a giderken Carol; En İyi Film ödülünün yanında En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo ve En İyi Sinematografi dallarında kazandığı ödüllerle ödül mevsimini kasıp kavurmaya devam etti.

New York Film Critics Circle 2015 Ödülleri

En İyi Film:
Carol

En İyi Yönetmen: Todd Haynes, Carol

En İyi Senaryo: Phyllis Nagy, Carol

En İyi Aktris: Saoirse Ronan, Brooklyn

En İyi Aktör: Michael Keaton, Spotlight

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Kristen Stewart, Clouds of Sils Maria

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Mark Rylance, Bridge of Spies

En İyi Sinematografi: Ed Lachman, Carol

En İyi Kurgusal-Olmayan Film: In Jackson Heights

Yabancı Dilde En İyi Film: Timbuktu

En İyi Animasyon Filmi: Inside Out

En İyi İlk Film: László Nemes, Son of Saul

Özel Ödüller: Honoring the legacy of William Becker and Janus Films ve Ennio Morricone

723

Bursa'da yapacak bir şey yok diye düşünen var mı hala aramızda:)
Çünkü bizde boş gün yok da :)

720

Etkinlik Tarihi: 29 Kasım 2015 Pazar, Saat: 20:30
Mekan: Konak Kültürevi / Başka Sinema


Orjinal Adı: Who Am I
Türkçe Adı: Ben Kimim
Yönetmen: Baran bo Odar
Senaryo
: Baran bo Odar, Jantje Friese
Oyuncular: Tom Schilling, Elyas M'Barek, Wotan Wilke Möhring
Yapım Yılı: 2014
Ülke: Almanya
Süre: 102 dk.

Konu: Almanya’da stüdyo filmlerini geride bırakarak gişede rekorlar kıran ve ABD remake haklarını Warner Bros’un satın aldığı “BEN KİMİM? / WHO AM I”, dünyanın en çok aranan hacker’ı haline gelen bir bilgisayar dehasının macerasını anlatıyor. 25 yaşında asosyal bir bilgisayar korsanı olan Benjamin, çevrimiçi aktiviteleriyle karizmatik hacker Max’in dikkatini çeker ve onun CLAY adlı hacker grubuna katılır. Gizli tuttukları kimlikleriyle CLAY öyle iyi işler ki, Alman Gizli Servisi ve Europol peşlerine düşer. Bunlar yetmiyormuş gibi karanlık bir hacker grubu da onları tehlikeli bir rakip olarak görecek ve peşlerine düşecektir. Bol sürprizli hikayesi, aksiyon ve şaşırtmacalarla dolu hızlı kurgusuyla Sihirbazlar Çetesi, Olağan Şüpheliler, Dövüş Kulübü gibi filmlere benzetilen “BEN KİMİM?”in yönetmenlik koltuğunda ise, Variety dergisinin “Gelecek Vaat Eden 10 Yönetmen” listesine aldığı ve şimdilerde Hollywood’a transfer olan Baran bo Odar bulunuyor.

Fragman:

719

"En belirgin fark mutfaksızlık. Mesala Boğaz’da bir balık lokantasına gidiyorsun, meze alıyorsun, ben bunu iki gün önce başka bir yerde yedim diyorsun. Her şey birbirinin bu kadar mı aynısı olur? Hiçbir özgünlük yok. Eskiden her meyhanenin kendi mutfağından çıkan mezeyi yerdin. Şimdi öyle değil artık. Basit bir ciğer kızartma bile, sıradan gözüken bir şey, pişirme, sunum açısından anlam kaybetti. Balık pişirme ustaları kalmadı, iyi balık pişiren dört beş tane yer var İstanbul’da. 

Bu toprakların kültür çeşitliliğine sahip insanları kaybetmek esasında bütün hayatı kaybetmektir. Ben bu hayatı kaybetmiş neslin çocuğuyum. İstanbul’da son Bizanslıları biz gördük. Şimdi kimse bilmiyor. Yahudi, Ermeni, Rum arasındaki farkı bilmiyor gençlik. Bunların hepsini aynı yere koyuyor.
Lezzetlerini bilmiyor, kültürlerini bilmiyor hatta şöyle zannediyorlar: Önce Türkler vardı sonra herkes geldi. Bütün Anadolulular buradayken Türkler geldi. Sonra Yahudiler. Bunu kimse bilmiyor. Bir Rum arkadaşıma sevimli bir kız soruyor: “Biz İstanbul’ a 1984’te geldik. Siz ne zaman geldiniz?” Arkadaşım sakince cevaplıyor “3000 yıl önce.” Bu hayatın bizim gibi farkına varmadılar, bunun hazzını çıkaramadılar. Bir Rum evinden gelen bir tepsi musakkaya karşılık annenin gönderdiği bir Anadolu mantısı ya da bir Ermeni evinden gelen midye dolma ve buna karşılık bir koca tabak baklava. Zeytinyağlıyı, balığı Rumların elinden, dolmaları topiği Ermenilerin elinden, hamuru Türklerin, eti Kürtlerin elinden yiyeceksin. Elden ele, komşudan komşuya, cenazede, mutlulukta, bayramda bunlar paylaşılırdı ve bunun farkına varırdın.

Tabii yemekler, tatlılar. Bu renkler gitti, tatlar gitti, komşulara dağıtılan irmik helvaları, paskalya çörekleri, yumurtalar… Mesela dedem hacıydı ama Paskalya zamanı yumurta tokuştururdu benim arkadaşlarımla, yılbaşında başına kukuleta takardı, yılbaşı kutlanırdı ama Kandil’de de radyo başına geçilip Kandil dinlenirdi. Mevlitlere gidilirdi, kilisedeki düğünlere giderdi bu hacı hocalar, anneanneler. Yakın biri öldüğü zaman bizim mevlit olurdu Rumlar, Ermeniler, Yahudiler başörtüsü takıp bizim eve gelir, duaya katılırdı. Bu dünya, bu söylediğim şeyler hayat kaybı değil midir?

Hem yaşam biçimini aynı zamanda lezzetlerini kaybediyorsun. Bir kültür yok oluyor, bu iç içelik, bu koskoca Anadolu kültürü bizim gözümüzün önünde paramparça edildi.

İster Arap olsun, ister Kürt olsun, ister Türk olsun, Rum, Ermeni, bu medeniyetler, burada yaşayan kültürler, bunların hepsi yetiştikleri yerin iklimine göre davranmıştır. Adam bir yere köy kuruyor, rüzgârı nereden alacağını, sabah güneşinin nereye geleceğini, köyün evlerinin yüzünün nereye bakacağını hesaplıyor. Sahip olmak bu demektir, yoksa dünyada toprak herkesindir. Sınırsız bir dünyaya inanıyorum ben. Benim yerleştiğim, köklerimin yerleştiği bir yer varsa köklerim o topraklara, o denizlere göre hareket ediyor. Sen bu kökleri, o tohumları yok edersen, yerinden yurdundan edersen ve onun yerine benimkiler geçsin dersen dünya harikası bir caminin dibine gökdelen koyarsın. Yahu Şirince’de dünyanın en güzel zeytinlerinin olduğu yere Mübadeleyle gelen insanlar tütüncü. Zeytin ağacı hiçbir şey ifade etmiyor. Ama bir Anadolu Rum’u için zeytin ağacı onun ayrılmaz parçası. Oraya yerleştirdiğin adamsa bundan hiçbir şey algılamıyor. Kim mutlu oldu lanet Mübadele’den ne Müslümanı ne Hıristiyanı. Anadolu kurudu. Koskoca üzüm bağları, incirler, yemişler, meyveler, her şey kurudu, beton oldu. Şimdi çırpınıyoruz, o topraklarda meğer ne üzümler yetişiyormuş diyoruz. Yerinden etmeyi, onun yerine geçmeyi lezzetle ilişkilendirirsek yine bir hayat kaybıdır. Dünyanın her yerinde bütün işgaller, savaşlar, bütün yer değiştirmeler aynı zamanda hayatın tadına karşı da yapılmıştır. Hepsi dindar, hepsinin dinleri var. Eğer Tanrı’ya inanıyor ve tapınıyorlarsa bence bu Tanrı’ya yapılmış en büyük ihanettir. Çünkü herkes başka bir dünyada daha rahat edeceği endişesiyle ibadet ediyor oysa dünya denilen yer bir cennet. Sen bu yaşadığın cennete ihanet edersen, öbür tarafın hangi kurgusuyla uğraşacaksın?"


- Uğur Yücel -

718


Cafe 7.Oda Sergileri'nin 2015 yılındaki son sergisi "7.Oda Fotoğraf Atölyesi"nin 3. ve 4. ve 5.Grup mezunlarından geliyor..

Sergi Açılışımız 28 Kasım 2015 Cumartesi günü saat 19:00'da.. Hepinizi bekliyoruz..

712



"Sınıfımda olup bitenleri kontrol edemediğim gün, öğretmenlikte son günüm olur”

705



Cafe 7.Oda'da Yepyeni Bir Eğlence daha başlıyor.. 

Hepimizin bildiği nostaljik bir oyun.. SESSİZ SİNEMA.. 

Eğlenmek isteyen herkesi bu akşam ilk oyun için bekliyoruz..





Ve biz SESSİZ SİNEMA OYUNU için hazırız bile:) 
Renkli elişi kağıtları kesildi.. 
Filmler yazıldı.. 
Kağıtlar katlandı.. 
Ve özel kutusuna konuldu.. 
Eğlenceye az kaldı :)

691


"Modern hayatın çökmesini ve her yeri yabani otların kaplamasını sabırsızlıkla bekliyorum." 

- Hayao Miyazaki -

686


Cafe 7.Oda'da defter satışlarımız başladı.. İlk defterlerimiz ‪Babil‬'in baykuşlu defterleri ile ‪‎MetisKitap‬'ın her sayfasında alıntı olan güzel defterleri.. Öyleyse şimdi bir defter alıp yazma vakti..

Metis Defterlerinin 5.serisi olan bu defterden daha önce 68.notumda bir alıntı daha yazmıştım. Hazır bahsi geçmişken bir alıntı daha yazayım.. "Her yazar kendinin ilk okurudur." -Bilge Karasu, Susanlar-

684


"Sinema öyle bir keşiftir ki, bir gün gelecek barutun, elektriğin ve kıtaların keşfinden çok, dünya medeniyetinin cephesini değiştireceği görülecektir."
-Mustafa Kemal Atatürk-

Sanatın değerinin daima farkında olan ve büyük bir aydın olan Atamızı saygıyla anıyoruz..

673


..bu perişan halime sebeptir
senin unutmuşluğunu affetmeyeceğim..


‘Güz‘ şiirinde “Bu güz öleceğim, bütün işlerimi bitirdim” diyen 82 yaşındaki şair ve yazar Gülten Akın ile eksildi bugün kelimelerimiz.. Huzurla uyusun..


Şiir kitaplarından bazıları:
Rüzgar Saati (1956)
Kestim Kara Saçlarımı (1960)
Sığda (1964)

Kırmızı Karanfil (1971)
Maraş’ın ve Ökkeş’in Destanı (1972)
Ağıtlar ve Türküler (1976)
Seyran Destanı (1979)
İlahiler (1983)
Sevda Kalıcıdır (1991)
Sonra İşte Yaşlandım (1995)
Sessiz Arka Bahçeler (1998)
Uzak Bir Kıyıda (2003)

Bestelenmiş bazı şiirleri:
Büyü Yavrum, Grup Yorum (1987)
Deli Kızın Türküsü, Sezen Aksu (1993)
Siyah Beyaz, Sevinç Eratalay (1989)
Beni Unutma (1989) Sevinç Eratalay

662


FilmEkimi ve ‪BaşkaSinema sayesinde muhteşem filmler izlediğimiz Ekim ayının dergilerini okumak için hala vakit var.. ‪Carol'ın süslediği inanılmaz güzel kapağı ile AltyazıDergisi'nin Ekim sayısını okumak için‪ CafeYedinciOda‬'ya bekliyoruz..

*fotoğraf: Fatoş Avcıoğlu

651

Gösterim Tarihi: 25 Ekim 2015 Pazar, Saat: 19:00
Mekan: Korupark Cinetech

Ödüller: 2015 Cannes Büyük Ödül, FIPRESCI Ödülü, François Chalais Ödülü, Vulcan Ses Tasarımı Ödülü

Orjinal Adı: Son Of Saul
Türkçe Adı: Saul'un Oğlu
Yönetmen: Laszlo Nemes
Senaryo:
Laszlo Nemes, Clara Royer
Oyuncular: Geza Röhrig
Yapım Yılı: 2015
Ülke: Macaristan
Süre: 107 dk.

Konu: Cannes 2015’te gösterilen en huzursuz edici ve unutulmaz filmlerden Saul’un Oğlu, alışıldık Holokost filmlerinden ayrı bir yerde duruyor. Filmde 1944 Ekim’inde, Saul Ausländer’in hayatının iki gününe tanık oluyoruz. Saul, Auschwitz imha kampında Nazilerle işbirliği yapmaya zorlanan Yahudi tutsaklar olan Sonderkommando’lara mensuptur. Bir gün, temizlediği imha fırınında, bir oğlan çocuğunun cesedini görür. O an olanaksız bir ödev üstlenir: Çocuğun cesedini yakılmaktan kurtaracak ve usulünce toprağa verecektir. Kötülüğün yüreğine bakan, cesaret hakkında benzersiz bir film olan Saul’un Oğlu, Macaristan’ın Oscar adayı.

Fragman:


650

Gösterim Tarihi: 25 Ekim 2015 Pazar, Saat: 16:00
Mekan: Korupark Cinetech

Ödüller: 2015 Cannes En İyi Kadın Oyuncu

Orjinal Adı: Carol
Türkçe Adı: Carol
Yönetmen: Todd Haynes
Senaryo:
 Patricia Highsmith, Phyllis Nagy 
Oyuncular: Cate Blanchett, Rooney Mara
Yapım Yılı: 2015
Ülke: İngiltere, ABD
Süre: 118 dk.


Konu: Suç ve gerilim romanlarının usta yazarı Patricia Highsmith’in kendi deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı 1952 tarihli romanı, 11 yıllık bir yapım sürecinden sonra beyazperdede. Amerika’da ilişkilerin karanlık yüzüne bakan yönetmen Todd Haynes, şahane kadrosu ve olağanüstü sanat tasarımıyla yılın bu en çok övülen filminde 1950’lerin New York’unda iki kadının yasak aşkını anlatıyor. Tezgâhtarlık yapan ve başka bir hayat düşleyen Therese, yürümeyen evliliğinden bunalmış çekici Carol ile tanışır. Birbirlerine iyice bağlanmışlarken ilişkileri ortaya çıkınca her şeyi artlarında bırakıp yollara düşerler.

Fragman:


649

Gösterim Tarihi: 25 Ekim 2015 Pazar, Saat: 13:30
Mekan: Korupark Cinetech

Ödüller: 2015 Cannes En İyi Erkek Oyuncu, Ekümenik Jüri Mansiyon

Orjinal Adı: The Measure Of A Man
Türkçe Adı: İnsanın Değeri
Yönetmen: Stephane Brize
Senaryo:
Stephane Brize, Olivier Gorce
Oyuncular: Vincent Lindon, Karine de Mirbeck
Yapım Yılı: 2015
Ülke: Fransa
Süre: 91 dk.

Konu: Neredeyse iki yıldır işsiz olan 51 yaşındaki Thierry, ailesini geçindirmek için canını dişine takmıştır. İş Bulma Kurumu’ndaki bürokratik eziyetlerin ardından bir süpermarkette güvenlikçi olarak işe başlar. Ne var ki, yeni işinde her geçen gün ahlaki sıkıntılarla boğuşacaktır: Muhtaçlar, fakirler, açgözlüler, hep gözünün önündedir. Thierry işine sahip çıkacak mıdır? Aslında, insanın değeri nedir? Dardenne Biraderler’i anımsatan açık bir kapitalizm eleştirisi yapan bu güçlü sosyal gerçekçi dram, özellikle başrolündeki Vincent Lindon’un performansıyla büyük övgü aldı.

Fragman:


647

Gösterim Tarihi: 24 Ekim 2015 Cumartesi, Saat: 13:30
Mekan: Korupark Cinetech



Ödüller: 2015 Berlin Büyük Jüri Ödülü

Orjinal Adı: El Club
Türkçe Adı: The Club
Yönetmen: Pablo Larrain
Senaryo
: Pablo Larrain, Guillermo Calderon, Daniel Villalobos
Oyuncular: Roberto Farias, Antonia Zegers
Yapım Yılı: 2015
Ülke: Şili
Süre: 97 dk.

Konu: Pablo Larraín’in Oscar’lı No’nun ardından yönettiği The Club, aşılmaz duvarların ardındaki sırlarla dolu Katolik Kilisesi’ne sert bir eleştiri yönelten, mizahi bir bakışı da ihmal etmeyen, karanlık bir film. Küçük bir sahil kasabasında, gözlerden uzakta bir evde dört eski rahip kalıyor. Bu ıssız yere, ağza alınmayacak günahlarından kurtulmaları için yollanmışlar. Başlarında katı düzenlerini takip eden sert bir kadın kâhya var. Fakat henüz gözden düşmüş bir beşinci rahibin evlerine gelmesiyle bu hassas düzen bozulacak, geride kaldığını sandıkları geçmişleri yüzlerine vurulacak, Araf’taki bu günahkârların karanlık sırları açığa çıkacaktır.
The Club da Şili'nin Oscar adayı olarak açıklandı.


Fragman:


645

FilmEkimi 2015 Bursa'nın Açılış Filmi

Gösterim Tarihi: 23 Ekim 2015 Cuma, Saat: 11:00
Mekan: Korupark Cinetech



Orjinal Adı: The Program
Türkçe Adı: Son Efsane
Yönetmen: Stephen Frears

Senaryo: John Hodge, David Walsh
Oyuncular: Ben Foster, Chris O'dowd
Yapım Yılı: 2015
Ülke: İngiltere
Süre: 105 dk.
Konu: Spor tarihinin en büyük skandalının perde arkasını gözler önüne süren Son Efsane, Tour de France’ı yedi kez kazanan Lance Armstrong’un yükselişi ve düşüşünü anlatıyor. Spor dünyasının en büyük (ve en zengin) kahramanlarından biri olarak emekli olan Armstrong’un karizması ve yeteneği, spor yazarı David Walsh’ın dikkatini çeker. Walsh’ın dikkatini çeken başka şeyler de vardır, fakat gazeteci bu sert iddiaları yüzünden dışlanır. Armstrong’un gerçek yüzü ancak yıllar sonra ortaya çıkacaktır. Walsh’ın Yedi Ölümcül Günah adındaki kitabından sinemaya aktarılan Son Efsane, ilk gösterimini Eylül ayında Toronto Film Festivali’nde yaptı.

Fragman:



644


Ve ‪‎FilmEkimi 2015‬ Bursa'da.. 23-24-25 Ekim 2015 tarihlerinde 15 adet Festival Favorisi Filmleri Korupark'ta izleyebileceğiz. 

‪‎İKSV geçen yıl olduğu gibi bu yıl da afiş ve katalogları cafemize göndermiş. Çok teşekkür ederiz.
Filmleri incelemek ve katalog almak isteyenleri ‪‎Cafe 7.Oda'ya bekliyoruz.

Bursa Programı:

629

"7.Oda Okuma Kulübü" bu kez psikanaliz alanında bir kitap inceliyor. 17.Kitabımız Adam Phillips'in "Kaçırdıklarımız" adlı eseri. 

Bölümler halinde değerlendirilecek olan kitabın ilk toplantısında "Hüsran Üzerine" ve "Kavrayamama Üzerine" bölümleri ele alındı.

Hemen iki bölümün de açılış cümlelerini not edeyim..

Hüsran Üzerine
TRAGEDYALAR istediklerini elde edemeyen insanların hikayeleridir ama istediklerini elde edemeyen insanlarla ilgili her hikaye trajik bir görünüm taşımaz.

Kavrayamama Üzerine
KİMSE BİR ŞEYİ - yapılan espriyi, ne dendiğini, neler döndüğünü kavrayamayan kişi olmak istemez.