160


Baharın müjdecisi Marteniçkalar..

Sadece Bulgaristan'a özgü bir gelenek.. 1 Mart geldiğinde bahar coşkusunu üzerine takmak gibi bir şey bu..

Kırmızı ve beyaz iplerden yapılır marteniçkalar.. Kırmızı renk kanı, sağlığı, canlılığı, hayatı temsil eden erkek figür ile sembolize edilir. Beyaz renk ise huzuru, mutluluğu, saflığı temsil eden kadın figürü ile anlatılır.

Genellikle yakaya takılan, bazen bilekleri ve çantaları süsleyen marteniçkalar takılırken bir dilek dilenir ve o dileğin gerçekleşeceğine inanılır. Bir leylek, bir kırlangıç görene kadar bileğinizde kalır. Gördüğünüz anda da çiçek açmış bir ağaca bağlanır.

Bulgar mitolojisinin önemli bir simgesi kabul edilen marteniçkalar hakkında pek çok rivayet üretilmiş olsa da tek ve genel mesajı baharı müjdelemesidir. 1 marttta havaların ısınacağı ve artık kışın sonlandığını haber verir.


Ben de geçtiğimiz günlerdeki Bulgaristan gezimde tüm sevdiklerime aldım marteniçkalardan.. Uzun ve soğuk bir kışın ardından hepimize bahar coşkusu gelsin diye..


150

Kardeşimden okumam için tavsiye sinema kitapları.. Acil alınacaklar listeme ekledim.. İlk iki kitap bulunamıyor. Sahafları araştırmam lazım..

1. Dram Sanatının Alanı - Martin Esslin

2. Film Yönetmek Üzerine - David Mamet

3. Film Çözümlemesine Giriş - Michael Ryan & Melissa Lenons

4. Gerçekliğe ve Geleneğe Karşı - Halil Turhanlı

140


Doğduğum şehri (Kırcali) koklama vakti.. 
Bir huzur ve dinginlik, bir usul sessizlik hakim buralarda.. 
Yemeğe geldik bir akrabamıza..Bu da evin manzarası.. 
İnsan manzaraya dalıp giderek doyurabiliyor ki ruhunu..

*Fotoğraf: Fatoş Avcıoğlu
Yer: Solishte - Kırcali - Bulgaristan

135


87. Oscar Ödülleri 



En İyi Film: Birdman

En İyi Yönetmen: Alejandro G. Inarritu (Birdman)
En İyi Erkek Oyuncu: Eddie Redmayne (The Theory of Everything)
En İyi Kadın Oyuncu: Julianne Moore (Still Alice)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: J.K. Simmons (Whiplash)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Patricia Arquette (Boyhood)
En İyi Özgün Senaryo: Birdman
En İyi Uyarlama Senaryo: The Imitation Game
En İyi Kurgu: Whiplash
En İyi Görüntü Yönetimi: Birdman
En İyi Animasyon: Big Hero 6
En İyi Yabancı Film: Ida (Polonya)
En İyi Belgesel: Citizenfour
En İyi Yapım Tasarımı: The Grand Budapest Hotel
En İyi Kostüm Tasarımı: The Grand Budapest Hotel
En İyi Makyaj: The Grand Budapest Hotel
En İyi Görsel Efekt: Interstellar
En İyi Özgün Müzik: The Grand Budapest Hotel
En İyi Özgün Şarkı: Glory (Selma)
En İyi Ses Kurgusu: American Sniper
En İyi Ses Miksajı: Whiplash
En İyi Kısa Film: The Phone Call
En İyi Kısa Belgesel: Crisis Hotline: Veterans Press 1
En İyi Kısa Animasyon: Feast

128

"Her gün kalbimin sızladığı bir memlekette yaşamaktan yorgunum.''

- Birhan Keskin -

130


OSCAR ÖDÜLLERİNi KİMLER KAZANIR?

(Alkan Avcıoğlu - 20 Şubat 2015 / BirGün)



87. Oscar Ödülleri bu­ Pazar gecesi sahip­lerini bu­la­cak. En İyi Film ve Yönet­men dal­larında ’Boy­hood’ ve ‘Bird­man’ arasındaki yarışta kimin önde olduğu son ana kadar belli ol­may­a­cak. Pek çok dalda son yılların en çekişmeli Oscar ödüllerinden birini izleyeceğiz. Tüm sinema dünyası gözlerini Oscar’a doğru çevirmişken, geçen sene olduğu gibi işte karşınızda tüm dal­larda Oscar tah­min­leri!






image


EN İYİ FİLM
Kazanacak: Birdman
Kazanabilir: Boyhood
Kazanmayı hak eden: Boyhood



EN İYİ YÖNETMEN
Kazanacak: Alejandro G. Inarritu (Birdman)
Kazanabilir: Richard Linklater (Boyhood)
Kazanmayı hak eden: Richard Linklater (Boyhood)


EN İYİ ERKEK OYUNCU
Kazanacak: Eddie Redmayne (The Theory of Everything)
Kazanabilir: Michael Keaton (Birdman)
Kazanmayı hak eden: Michael Keaton (Birdman)



image


EN İYİ KADIN OYUNCU
Kazanacak: Julianne Moore (Still Alice)
Kazanabilir: Yok
Kazanmayı hak eden: Rosemund Pike (Gone Girl)


EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU
Kazanacak: J.K. Simmons (Whiplash)
Kazanabilir: Edward Norton (Birdman)
Kazanmayı hak eden: J.K. Simmons (Whiplash)


EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU
Kazanacak: Patricia Arquette, Boyhood
Kazanabilir: Emma Stone (Birdman)
Kazanmayı hak eden: Emma Stone (Birdman)


EN İYİ ÖZGÜN SENARYO
Kazanacak: The Grand Budapest Hotel
Kazanabilir: Birdman
Kazanmayı hak eden: Nightcrawler



image


EN İYİ UYARLAMA SENARYO
Kazanacak: Whiplash
Kazanabilir: The Imitation Game
Kazanmayı hak eden: The Imitation Game



EN İYİ KURGU
Kazanacak: Boyhood
Kazanabilir: Whiplash
Kazanmayı hak eden: Boyhood



EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETİMİ
Kazanacak: Birdman
Kazanabilir: The Grand Budapest Hotel
Kazanmayı hak eden: Mr. Turner



EN İYİ ANİMASYON
Kazanacak: How to Train Your Dragon 2
Kazanabilir: Big Hero 6
Kazanmayı hak eden: Song of the Sea



EN İYİ YABANCI FİLM
Kazanacak: Ida
Kazanabilir: Wild Tales
Kazanmayı hak eden: Leviathan



EN İYİ BELGESEL
Kazanacak: CITIZENFOUR
Kazanabilir: Virunga
Kazanmayı hak eden: CITIZENFOUR


EN İYİ YAPIM TASARIMI
Kazanacak: The Grand Budapest Hotel
Kazanabilir: Mr. Turner
Kazanmayı hak eden: The Grand Budapest Hotel


image


EN İYİ KOSTÜM TASARIMI
Kazanacak: The Grand Budapest Hotel
Kazanabilir: Into the Woods
Kazanmayı hak eden: Inherent Vice


EN İYİ MAKYAJ
Kazanacak: The Grand Budapest Hotel
Kazanabilir: Foxcatcher
Kazanmayı hak eden: Guardians of the Galaxy


EN İYİ GÖRSEL EFEKT
Kazanacak: Interstellar
Kazanabilir: Dawn of the Planet of the Apes
Kazanmayı hak eden: Interstellar



image


EN İYİ ÖZGÜN MÜZİK
Kazanacak: The Theory of Everything
Kazanabilir: The Grand Budapest Hotel
Kazanmayı hak eden: The Theory of Everything


EN İYİ ÖZGÜN ŞARKI
Kazanacak: Glory (Selma)
Kazanabilir: Everything is Awesome (The Lego Movie)
Kazanmayı hak eden: I’m not Gonna Miss You (Glen Campbell: I’ll Be Me)


EN İYİ SES KURGUSU
Kazanacak: American Sniper
Kazanabilir: Interstellar
Kazanmayı hak eden: Interstellar


EN İYİ SES MİKSAJI
Kazanacak: Whiplash
Kazanabilir: American Sniper
Kazanmayı hak eden: Birdman



EN İYİ KISA FİLM
Kazanacak: The Phone Call
Kazanabilir: Parvaneh
Kazanmayı hak eden: Boogaloo and Graham


EN İYİ KISA BELGESEL
Kazanacak: Joanna
Kazanabilir: Crisis Hotline: Veterans Press 1
Kazanmayı hak eden: Our Curse


EN İYİ KISA ANİMASYON
Kazanacak: Feast
Kazanabilir: The Dam Keeper
Kazanmayı hak eden: The Bigger Picture


(20 Şubat 2015 / BirGün)

124




Orjinal Adı: Vesikalı Yarim
Yönetmen: Ömer Lütfi Akad
Senaryo: Sait Faik Abasıyanık, Safa Önal
Oyuncular: Türkan Şoray, İzzet Günay
Yıl: 1968

Aşağıdaki kısa notlarım filme dair fazlasıyla bilgi içerir. Filmi izlemeyenler için pek faydalı olmaz..


** İlk söylemek istediğim şey: Vesikali Yarim, kusursuz bir mizansene sahip!


** Halil'in Sabiha'yı ilk kez gördüğü sahne.. 1968 yılında çekilen bu filmde "sessizlik" kullanımı ne kadar güzel bir öznel sahne yaratmış.. Sabiha sigara dumanlarının ardında sanki bir rüya gibidir.. Halil'in kafasında pavyonun gürültüsü, sahnedeki şarkıcının ve orkestranın sesi bir anda kesilir.. Sadece Sabiha'nın yüzü vardır artık onun beyninde.. Ve aslında pavyonda onlardan başka kimse yoktur, Halil için.. Sabiha'nın "sigaramı yakar mısınız?" sorusuyla birlikte rüyadan uyanır Halil..


** Kendi halinde bir manav olan Halil'in hayatı, Sabiha ile tanıştıktan sonra bambaşka bir yöne doğru gider.. Bir "denge" bozulur Halil'in hayatında.. Bir "tutkulu sevda"ya dönüşür hayat.. Ama en sonunda "dengeye geri dönüş" zorunluluğuyla boynu bükük girer yeniden evine.. İşte yönetmenlik burda devreye girer. Halil'in "denge"den çıkıp yeniden "denge"ye dönüşü, açılış ve final sahnelerinin mizanseni ile muhteşem bir anlatıma bürünmüş. Açılış sahnesinde içi meyve sebze dolu olan ve neşeyle sürülen at arabası, filmin sonunda içi boş ve sadece görev icabı sürülen bir at arabasına dönüşür.. Sanki yenilgi, hüzün ve umutsuzluk işlemiştir her bir zerresine o boşluğun..


** Akad, gerçekten öyle kusursuz bir mizansen oluşturmuş ki filmde.. Yaşananlar, filmdeki hiçbir karakter tarafından konuşulmuyor.. Halil'in ne gidişi, ne de dönüşü örneğin.. Ne babası ve annesi, ne karısı ne de çocukları tarafından tek bir kez bile masaya yatırılmıyor. Ama o manav dükkanı yok mu o manav dükkanı.. Halil'in manavdaki resmedilişi, Türkiye'nin o dönemdeki sosyoljik yapısından, aile yapılarına, ataerkilliğe kadar her şeyi anlatıyor..


** Filmde en sevdiğim şey ise aşkı ve sevdayı, hep yapılanın aksine "ahlakçılık" penceresinden anlatmaması oldu. Sabiha pavyonda çalışan bir konsomatris olmasına rağmen, film boyu bu durum hiçbir şekilde olumsuz gösterilmedi. Halil hiçbir zaman onu ahlakçı bir bakış açısıyla yargılamadı.. Bu çok cesur bir film. Sabiha'yı bize bu yola zorla düşmüş, kurtulmaya çalışan zavallı bir kadın olarak da sunmadı. Olduğu gibi kabul etmemiz istendi sadece.. Gerçek hali ile.. Halil'in aileye dönüşünün ardındaki sebep de Sabiha'nın vesikalı olması değildi. Hatta Halil'in aileye dönüşünün sebebi ahlaki değerler bile değildi.. Yalnızca gerçekler.. zorunlu kalmaktı.. Halil'in babası da Sabiha'yı ilk gördüğünde ona kötü kadın muamelesi yapmadı. Hatta aksine usulca sordu:"Halil nasıl?" diye.. Ne iç yakıcıydı aslında. Yani film ahlakçılıkla değil gerçekçilikle kurulu bir yapıya sahip.. Ve aslında buydu içteki ahlakları ortaya çıkaran.. 


** Nitekim, en dokunaklı sahnelerden biri de "-merhaba Halil, -merhaba Sabiha" diyaloğuyla birden eski hayatların geride bırakılıp yeni bir hayata birlikte başlanabileceği umudunu veren, evde karşılıklı kadeh kaldırdıkları sahne..


** Sabiha'nın Halil'den vazgeçişini de final sahnesinde öyle güçlü bir şekilde anlatır ki Akad, son dakikada boğazımızda bir yumru oluşur. Halil'in babasının bir adım öne çıkarak Sabiha'ya doğru bakması.. Sanki der ki yaşlı adam: "Dur, buraya geçmene asla izin vermem"! Ve Sabiha kalbini kıra kıra vazgeçer Halilinden..


** Ve o finalden sonra daha da anlamlı olur Sabiha'nın bir ara söylediği söz: "Sevgi de yetmiyormuş. Çok eskiden rastlaşacaktık."  Bir aşkın imkansızlığı daha yakıcı nasıl anlatılabilir ki?!


** Vesikalı Yarim'de karakterlerin sessizliğiyle anlatılan ve bir türlü dillendirilmeyen o yoğun hüznü, müziklerle çok çok iyi beslenmiş. Hatta öyle ki filmin içinden müzik çıkıyormuş değil de o müziğin içinden film çıkıyormuş gibi.. Araştırmadım bilmiyorum ama sanki Şükran Ay'ın seslendirdiği "Kalbimi Kıra Kıra" şarkısı bu film için özel olarak yazılmış gibi.. Bu hüzünlü hikayeyi görüntüler kadar, diyaloglar kadar müzik de anlatıyor..


Şükran Ay'ın yorumu ile filmin müthiş şarkısı.. Kalbimi Kıra Kıra.. Hüzünle dinleyiniz..



127



"Altın Ayı" Kazanan En İyi 10 Film

Alkan Avcıoğlu, 13 Şubat 2015 / BirGün




65. Berlin Ulus­lararası Film Fes­ti­vali’nin so­nuna doğru yaklaşıyoruz. Altın Ayı ödülünü kazanan film yarın akşam belli ola­cak. Biz de geçmişte bu ödüle uzanmış film­ler­den en iyi 10’unu hatırlayalım iste­dik.


1953 - Dehşet Yol­cu­ları (Le Salaire de la peur / The Wages of Fear)


Altın Ayı ödülünü kazanan filmi iz­leyi­ci­lerin oylarının belirlediği yıllarda bu ödüle uzanan ‘Dehşet Yol­cu­ları’, üzerinden geçen onca yıla rağmen es­kimeyen bir film. Ger­ilim ve heye­can yaratma anlamında adeta ak­siyon sine­masının dra­matik formülünü kuran filmin yönet­men­lik koltuğunda Henri-Georges Clouzot bu­lunuyor.





1957 - Oniki Öfkeli Adam (12 Angry Men)

Altın Ayı ödülünü ku­cak­layan Amerikan film­lerinin en önemlilerinden biri. Sid­ney Lumet’nin ilk filmi olan “Oniki Öfkeli Adam” olağanüstü senaryosu ve oyun­cu­luk­larıyla ışıldıyor. Sinema tar­i­hinin yeri sarsılmaz klasik­lerinden birisi.



1958 - Yaban Çilek­leri ( Smul­tron­stal­let / Wild Strawberries )
In­g­mar Bergman’ın 1957 tar­ihli klasiği ‘Yaban Çilek­leri’ 1958’de Berlin’deki yarışmada Altın Ayı’ya uzandığında eleştir­men­lerin övgüsüne boğulan bir filmdi. Aradan yıllar geçtikçe ise daha da değer­lendi ve yüzyılın en iyi film­leri arasında kabul görmeye başladı.




1961 - Gece (La Notte)

Michelan­gelo An­to­nioni’nin ya­bancılaşma ve mod­ern insanın çöküşü üzer­ine ‘Mac­era’ ve ‘Batan Güneş’in ardından üçüncü filmi ‘Gece’, mod­ernist sine­manın kilo­me­tre taşlarından biri. Sadece kam­era çalışmasıyla ve çerçevelemeleriyle bile ödülü hak ediyor.



1965 - Al­phav­ille (Al­phav­ille, Une Etrange Aven­ture de Lemmy Cau­tion)

Ucuz dedek­tif ro­man­ları, distopik bir bil­imkurgu ve kara filmin al­a­bildiğine özgün bir karışımı olan ‘Al­phav­ille’, Jean-Luc Go­dard’ın fil­mo­grafisinde özel bir yeri olan bir film. Altın Ayı tar­i­hinin en takdire şayan ödül karar­larından biri.



1966 - Çıkmaz (Cul-de-Sac)

Roman Polan­ski’nin fil­mo­grafisin­deki çok daha popüler olan başyapıtlarının gölgesinde kalsa da ‘Çıkmaz’, yönet­menin aslında en özgün işlerinden biri. Neyse ki bu stilize ve ben­z­er­siz dere­cede tuhaf bir mizaha sahip film Altın Ayı ödülüne layık görülerek farkını belli etmişti.



1977 - Tırmanış (Voskhozh­deniye / The Ascent)
Kendi jen­erasy­onunun en önemli Rus yönet­men­leri arasında göster­ilen Larissa Shep­itko’nun son filmi olan ‘Tırmanış’ epik bir savaş dramı olduğu kadar, aynı za­manda da muaz­zam bir sine­matografiyle bezenmiş bir ale­gori.



1999 - İnce Kırmızı Hat (The Thin Red Line)

Usta yönet­men Ter­rence Mal­ick’in pek çok eleştirmene göre en iyi filmi olan ‘İnce Kırmızı Hat’ Altın Ayı tar­i­hinin en görkemli kazanan­larından biri. Mal­ick’in filmi sinema tar­i­hinin en iy­i­leri lis­telerinde sıklıkla boy gösteren bir başyapıt.




2002 - Ruh­ların Kaçışı (Sen To Chi­hiro No Kamikakushi / Sprited Away)

Sinema tar­i­hinin en büyük an­i­masyon usta­larından biri Hayao Miyazaki’nin 2001 tar­ihli an­i­masy­onu 2000’lerin tartışmasız başyapıtlarından biri. Ayrıca bu film Berlin Film Fes­ti­valinde ödül alan ilk an­i­masyon film olma özelliğini taşıyor.



2011 - Bir Ayrılık (Jo­daeiye Nader az Simin / A Separation)

İranlı yönet­men As­ghar Farhadi’nin kusursuzca yazılmış ve oy­nanmış filmi sadece Berlin Film Fes­ti­vali’ndeki yarışmanın değil, yılın en iy­i­lerinden biriydi. Bas­makalıp karak­ter­ler­den kaçınan yönet­men, kom­pleks bir dra­matik yapıyla iz­leyicinin iyi ve kötü üzer­ine adeta bir Tol­stoy, bir Dos­toyevski romanı okurmuşçasına gibi düşünmesini sağlıyordu.




(13 Şubat 2015 / BirGün)

126



Bugün bizim için kara bir gün oldu.. 8 yıldır bizimle birlikte, ailemizin bir parçası olan kuşumuz öldü :( 

Kızım neredeyse onunla birlikte büyüdü.. Öykü 7 yaşındayken, Bıcır minicik bir yavruyken almıştık.. Daha yürüyemiyor ve uçamıyordu bile.. Çabucak alışmıştı bize.. Bıcırın kafesinin kapısı hiçbir zaman kapanmazdı.. Ne zaman isterse girer, ne zaman isterse çıkardı.. Zamanla kafesini sadece uyumak için kullanır oldu.. Diğer zamanlar hep bizim omzumuzda olurdu.. Onunla ilgilenmediğimiz zamanlarda resmen bizimle kavga ederdi.. İlgilenilmeyi pek severdi.. Ama en çok Öyküyü severdi.. Ve sürekli Öykünün peşindeydi. Onların arasındaki bağ bir başka idi.. Evde Öykü varsa hiçbirimize gelmezdi.. Öykü bizimle ilgilense kızar ve gidip Öykünün elini ısırırdı acıtmadan.. Ne zaman Öykü evden çıksa kriz geçirirdi.. Evde deli gibi uçar ve son ses hiç durmadan öterdi.. Dayanamayıp Öyküyü eve geri çağırdığımız bile olurdu.. Öykünün okuldan geliş saatlerini bilir ve o anlar gelince dış kapıya doğru öter, gider portmantoda beklerdi.. Ama Bıcırın en mutlu olduğu anlar 8 yıldır devam eden kitap okuma zamanlarıydı.. Öykü ona her gün en az on beş dakika yüksek sesle kitap okurdu.. Öykü kitap okurken Bıcır Öykünün göğsünde, gagasını Öykünün ağzına dayamış halde sessizce ve hiç kıpırdamadan dururdu.. Sanırdık ki nefes bile almıyor o anlarda.. Sanırım Bıcırın çok konuşmasının en büyük sebebi de buydu.. Cümle bile kurardu ama en fazla söylediği kelime "annecim"di.. Biri dışarı çıkarken ona hoçakal demeyi unutursa kapıya doğru hemen kendisi seslenirdi: "hoşçakal bıcır" diye.. Öyküyü bazen annesi sanar sürekli ilgi isterdi.. Bazense yavrusu sanar gelip beslerdi.. Öyküye yem kusardı..


Onunla ilgili anılarımız anlatmakla bitmez.. Biz nereye gidersek oraya götürürdük.. Her yerde bir evi vardı.. Her evde sevdiği yerler.. O da bizim gibi Bursa-Erdek-İstanbul arasında gezerdi.. Dilekolay 8 yıl.. Uzun bir zaman.. Bütün arkadaşlarımız da çok iyi tanır Bıcırı.. Evimize gelen tüm arkadaşlarımızla konuşurdu.. Öykü okulda, biz işteyken, anneme arkadaş olurdu her gün.. Sabahları birbirimize günaydın derken Bıcıra demeyi unutursak hemen seslenirdi bize "annecim" diye.. Günaydın Bıcır derdik, susardı..


Bugün bir kaza sonucu öldü bizim Bıcırımız.. Öykü görür görmez hemen koştu avucuna aldı ve son nefesini çok sevdiği Öyküsünün ellerinde verdi.. Sonrası sessiz bir ağlayış hepimiz için.. Tüm gün ağladık hepimiz desem yalan olmaz.. Öykü akşam babam gelip de gömene kadar saatlerce avucunda tuttu.. sevdi.. kokladı.. ağladı.. yukarıdaki fotoğraf son hatıra.. ağlarken sızdı bir ara Öykü.. Onun çocukluk arkadaşıydı.. Çok kolay olmadı veda etmek..


Ömrü bu kadarmış.. 8 yıl çok mutlu bir hayatı oldu, çok sevildi diyerek kendimizi avutmaya çalışıyoruz ama .. ama işte.. Bıcırın yokluğu öyle kolay geçecek gibi değil üstümüzden.. Pencere kenarında ona özel oyun alanı, oyun arkadaşları ve yemesi için saksıda otları bile vardı.. Karşıdan büyük kargalar uçtuğunda birden hıphızlı uçar bize gelir saklanırdı.. göğsü inip kalkardı.. oysa bugün göğsü bir daha hiç inip kalkmayacak şekilde durdu..


Kendi evinde kendi bahçesinde olsun dedik.. Terastaki ağaçlarımızın birinin dibine gömdük bu gece.. Ne diyebilirim ki.. Onu çok özleyeceğiz.. çok..

125

Bıcırımız öldü :(

123

"Yaşamımdaki iki şeyin kaderimi belirlediğine inanırım, ülkem ve cinsiyetim.."

- Gioconda Belli -

122

eldiven göndermiş bana.. "hem ellerin üşümesin hem de ellerin ben koksun istedim" yazmış.. 
bütün sonbahar boynuma dolamıştım gönderdiği atkısını.. burnumun dibindeydi kokusu..
demek ki şimdi kokuya dokunmak vakti.. 
avuç içlerinin kuytusuna kokuyu yerleştirmek vakti.. 
soğuktan korkmamak vakti..


121

“Bu mektubu her zamankinden uzun yazıyorum. Çünkü kısa yazacak kadar vaktim yok”

- Fransız matematikçi Blaise Pascal’ın bir mektubundan -

120




14. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali 12 Şubat’ta İstanbul’da başlıyor.. 42 ülkeden 115 filmin gösterileceği Festival, 12-22 Şubat tarihleri arasında İstanbullulara yine harika günler yaşatacak.. 


** Festival filmlerinden Alkan Avcıoğlu'nun 20 önerisi: Kalbiniz Yerindeyse Bu 20 Filmi Kaçırmayın




** Festival filmlerinden bizimkilerin getirdiği 6 film: Fabula Films 6 Bağımsız Filmi


!f’ten “Süpriz Film”
Digiturk Galaları’nın en merak uyandıran filmi ise, adı ve konusu açıklanmayan “Sürpriz Film”! Şoke edici ve ürkütücü olacağı garantili filmin yurt dışındaki gösterimlerinde salonlar boşalmış, insanlar bayılmamak için yarısında kaçmıştı. Kurbanın kim olduğu sürekli değişen film, “Uzun yıllardır evdeki korku, perdeye bu kadar şoke edici bir şekilde yansıtılmamıştı; karakterleri gibi bu evden kaçmak isteyeceksiniz” sözleriyle tanıtılıyor.


!f İstanbul 2015'in tanıtım filmi de harika olmuş:




111

14. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivalinde, yeni çalıştıkları firma olan "fabula films" adına kardeşim ve gizmonun seçerek aldığı 6 adet film var.. bir şekilde zaman yaratıp gitmeliyim..




Life Itself / Hayatın Ta Kendisi
Yönetmen: Steve James
ABD - 2014 - 118'
IMDB puanı: 8.0, Metascore puanı: 87
14 Şubat 2015 19:00 Cinemaximum Fitaş Salon 1
15 Şubat 2015 22:00 Cinemaximum Kanyon



“Pek çoğumuz blog yazmayı tercih etti, ben gerek duydum.” Roger Ebert

Her zaman filmi yapan hayat değildir. Bazen film hayatı yapar.
Altmışlarda ve yetmişlerde, yani pek çok kişi için sinemanın altın çağında, Roger Ebert sinema aşkını ve yazma tutkusunu birleştiren ilk sinema yazarlarından oldu. Tam 46 yıl tahtını korudu. Stüdyoların önce destek olduğu, sonra nefret ettiği ve nihayetinde alenen korktuğu bütün mesleki aşamalardan geçti. Bir dönem yorumlarının etkisi öyle arttı ki, en büyük rakibi ve arkadaşı Gene Siskel ile birlikte yaptığı ateşli televizyon programı neredeyse filmlerin başarısını belirler oldu. Mesela bilir miydiniz Martin Scorsese’nin ilk Ebert tarafından keşfedildiğini? Ya da Werner Herzog’un kariyerinde sadece tek filmi birisine, “sinemanın askeri” Ebert’e adadığını? Ebert popülistti, anaakımı bağrına bastı, Chicago Sun Times’ın emektarı olmaktan gurur duydu, sinemanın nasıl olması gerektiğiyle ilgili ideolojik tartışmalara hiç takılmadı. Sinemayı ve filmler üzerine konuşmayı çok sevdi. Sesini kansere yitirdiğinde, blogu sayesinde hiç konuşmadığı kadar konuştu. Yazamayıncaya kadar yazdı.

Festivaller
2014 Cannes, Chicago, Sundance

Trailer:





*********************************************************


The Dark Horse / Kayıp Şampiyon
Yönetmen: James Napier Robertson
Yeni Zelanda - 2014 - 124'
IMDB puanı: 8.7

13 Şubat 2015 21:30 Cinemaximum Fitaş Salon 1
15 Şubat 2015 13:00 Cinemaximum Budak
17 Şubat 2015 22:00 Cinemaximum Kanyon




Cesaret bulaşıcıdır.
Kendisini yıllar içinde fiziksel bakımdan iyiden iyiye çökerten bipolar bozuklukla boğuşan, eski yerel satranç şampiyonu Genesis Potini (!f 2004’te gösterilen Balinanın Sırtında ile hatırladığımız Cliff Curtis), kardeşi Ariki’nin denetiminde psikiyatri kliniğinden salıverilmiştir. Suçla ve çetelerle haşır neşir Ariki ve oğlu Mana’nın yaşadığı evden uzaklaşıp, gerçek hayata geri dönmek isteyen Gen bir gün kendisine benzer sorunlu geçmişleri olan çocukların bulunduğu bir satranç kulübünün varlığından haberdar olur. Bir anda bu birbiriyle uyumsuz görünen gruptan etkilenen Gen, onları Ulusal Satranç Şampiyonası’na hazırlamaya karar verir. James Napier Robertson, gerçek bir olaydan esinlenerek yazdığı senaryosuyla, duygu sömürüsüne açık bu çetrefilli konuyu kolaya kaçmadan kotarıyor. Kayıp Şampiyon, yaşanılan güçlüklere rağmen devam etme isteğinin, ayağa kalkmanın samimi ve gerçekçi detaylarla dolu anlatımı aslında.

Festivaller
2014 Toronto


Trailer:





*********************************************************


The One I Love / Tek Aşkım
Yönetmen: Charlie McDowwel
ABD - 2014 - 91'

IMDB puanı: 7.1, Metascore puanı: 66
14 Şubat 2015 19:30 Cinemaximum Fitaş Salon 4
18 Şubat 2015 22:00 Cinemaximum Budak
21 Şubat 2015 19:30 Cinemaximum Kanyon


“Mutlu olmamız çok kolaydı… Şimdi, tekrar yaratmamız gereken bir şeye dönüştü,” (Filmden)

Her şey olacağına varır demenin en acayip yolu.
Rayından çıkan bir romantik komedi. Kesin çözümün yolunu bulmuş bir evlilik terapisti. “İyi günde ve kötü günde” sözüne sonuna kadar inanmış bir evlilik; ta ki öteyi görene kadar! Çiftler, evlilikler ve ilişkiler hakkında yapılabilecek her türlü filmi gördüğümüzü düşündüğümüz anda karşımıza çıkan bir yenisi. Tek Aşkım, her türlü yıkım veya telafi, en güzel aldanış veya en sert gerçeklik üzerine söylenebilecek yeni bir şey kalmadığını sananları yanıltıyor. Filmin bir yerinde Ethan, "Kim Korkar Virginia Woolf’tan?" filminin alternatif, tuhaf bir boyutunda gibi olduklarını söylüyor. Yorumun epey ince ve isabetli olduğunu görüyoruz.

Festivaller
2014 Sundance, Seattle


Trailer:




*********************************************************



X + Y
Yönetmen: Morgan Matthews
Birleşik Krallık - 2014 - 111'
IMDB puanı: 7.4

12 Şubat 2015 19:00 Cinemaximum Fitaş Salon 4
14 Şubat 2015 22:00 Cinemaximum Kanyon
22 Şubat 2015 13:00 Cinemaximum Budak


“Bazen onun için gerçek dünyada olmak acı verici.” Morgan Matthews (Yönetmen)


Genç bir matematik dehasının, mantığının alamadığı tek şeyle -aşkla- karşılaşmasının hikayesi.
Etrafıyla iletişim kurmakta zorlanan Nathan, kendi küçük dünyasına çekilmiştir. Bütün tesellisini rakamların ve matematiğin dünyasında bulan Nathan, annesi Julie de dahil olmak üzere kendisine yakın herkesi kendinden uzaklaştırmaktadır. Sıra dışı matematik öğretmeni Humphreys’in de desteğiyle kendisini Tayvan’da yapılacak olan Uluslararası Matematik Olimpiyatları’na İngiliz takımının bir parçası olarak hazırlanırken bulur. Nathan, bu süreçte büyümenin zorlukları ve aşkın tuhaflıklarıyla da karşılaşacaktır. X+Y bildiğimiz matematik filmlerinden oldukça farklı. Morgan Matthews gerçek bir olaydan esinlenerek ortaya çıkardığı bu duygusal hikayede karakterlerine mesafeli ve onları istismar etmeyen bir yaklaşım benimsiyor. Bu bakımdan film, detaylı ve incelikli arkaplanıyla dikkat çekiyor. İlk aşkın karmaşıklığı, büyümek ve mahremiyetle başa çıkmak üzerine hayat dolu bu nefis ilk film sizi kalbinizden yakalamayı başaracak.

Festivaller
2014 London, Rome, Toronto

Trailer:





*********************************************************




Starry Eyes / Şeytanın Gözleri
Yönetmen
: Kevin Kolsch, Dennis Widmyer
ABD - 2014 - 98'

IMDB puanı: 6.1, Metascore puanı: 49
17 Şubat 2015 19:30 Cinemaximum Budak 
21 Şubat 2015 23:59 Cinemaximum Fitaş Salon 1



“Kesinlikle erken dönem Cronenberg ve tabii ki Zulawaski'nin Saplantı'sından etkilenmiştik.” Dennis Widmyer (Yönetmen)


Şöhretin bedeli nedir?
Sarah Walker Hollywood'da ilk büyük rolünü alabilmek için her şeyi yapmaya hazır, kararlı bir oyuncudur. Birçok sonuçsuz provadan ve sonu olmayan günlük işlerden sonra Astraus Pictures'dan gelen telefonla sanki o büyük role geçme ânı gelmiştir Sarah için. Tuhaf geçen provalardan sonra Sarah, efsanevi prodüksiyon şirketinin yeni projesinde başrole layık görülmüştür. Bundan sonra film hem Sarah'yı hem de seyirciyi Hollywood'un karanlık yüzünün başrolde olduğu, sinema dünyası hakkında başka bir filmle baş başa bırakır. Şeytanın Gözleri, Rosemary'nin Bebeği ve Gözü Tamamen Kapalı arasındaki atmosferiyle dikkat çeken rahatsız edici bir paranoya hikayesi. Kevin Kolsch ve Dennis Widmyer, 80'ler korku sinemasını akla getiren bu filmleriyle okültün, saplantının, tutsaklığın her an her yerden çıkabildiği muazzam bir sinema dünyası taşlaması ortaya koyuyor ve senenin en çok dikkat çeken korkularından birine imza atıyorlar.

Festivaller
2014 SXSW


Trailer:




*********************************************************

                Surprise Film / Sürpriz Film






Korku mu eve gelir yoksa ev mi korkuyu üretir? Uzun yıllardır evdeki korku perdeye bu kadar şok edici bir şekilde yansıtılmamıştı. Karakterleri gibi bu evden kaçmak isteyeceksiniz. Yurt dışındaki gösterimlerinde salonları boşaltan, bayılmamak için kaçan insanlar gibi. Kurbanın kim olduğu sürekli değişecek. Üstelik bu oyunda kumandayı eline alıp geriye saramayacaklar. İyisi mi gözlerinizi kapatın.

15 Şubat 2015 19:30 Cinemaximum Kanyon
16 Şubat 2015 19:30 Cinemaximum Fitaş Salon 1
20 Şubat 2015 22:00 Cinemaximum Kanyon


119


Bir Müzeyyen Senar geçti gitti ömrümüzden.. 
Güzel ve cesur bir kadın olarak o güçlü sesiyle hatırlayacağım hep onu..

Öyleyse dinlemek vakti şimdi:

"Sofular haram demişler bu aşkın şarabına 
Ben doldurur ben içerim, günah benim kime ne
Haydar Haydar, günah benim kime ne”

118

İngiltere'nin başkenti Londra'daki tarihi kraliyet opera binasında düzenlenen ödül töreni İngiliz rock grubu Kasabian'ın performansıyla başladı. Ödül töreninin sunuculuğunu İngiliz komedyen ve aktör Stephen Fry yaptı.

BAFTA ödüllerinin kategorileri ve kazananlar:

En İyi Film: Boyhood
En İyi Yönetmen: Richard Linklater - Boyhood
En İyi Erkek Oyuncu: Eddie Redmayne - The Theory Of Everything
En İyi Kadın Oyuncu: Julianne Moore - Still Alice
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: J.K. Simmons - Whiplash
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Patricia Arquette - Boyhood
En İyi İngiliz Filmi: The Theory Of Everything
En Orijinal Senaryo: The Grand Budapest Hotel
En İyi Uyarlama Senaryo: The Theory Of Everything
En İyi Animasyon Filmi: The Lego Movie
En İyi Sinematografi: Birdman
En İyi Belgesel: Citizenfour
En İyi Yabancı Film: Ida
En İyi Prodüksiyon Tasarımı: The Grand Budapest Hotel
En İyi Görsel Efekt: Interstellar
En İyi Makyaj ve Saç: The Grand Budapest Hotel
En İyi Kostüm Tasarımı: The Grand Budapest Hotel
En İyi Ses: Whiplash
En İyi Montaj: Whiplash
En İyi Müzik: The Grand Budapest Hotel

117


şimdi bir portrenin arkasında duruyorken bütün pazar günleri
şubatın soğuğu kalıcı makyaj gibi gözlerine işlemiş
sırçalaşmış yaz mevsimi vücudunla karşımda dikiliyorsun
unuttuğun ise, çölden taşınmış bu sıcak hava dalgasında
terlemeler soğuk

Radyo Dalgaları - Alp Yenibalcı


116



65. Berlin Uluslararası Film Festivali dün yaptığı açılışın ardından bugün başlıyor. 19 filmin Altın Ayı için yarıştığı festivalin ödülleri 14 Şubat’ta verilecek. 
(6 Şubat 2015 / BirGün)

ALTIN AYI YARIŞI BAŞLIYOR - Alkan Avcıoğlu




Bu sene 72 ülke­den 441 filmin göster­ileceği Berlin Ulus­lararası Film Fes­ti­vali’nin yarışma pro­gramı bir hayli merak edilen film­lerle dolu. Ödüllere karar vere­cek jüriye ise Dar­ren Aronof­sky başkanlık ediyor. Ona jüride eşlik ede­cek isim­ler arasında Güney Ko­reli yönet­men Bong Joon-ho, 2009’da ‘Acının Sütü’yle (La Teta Asus­tada) Altın Ayı kazanan Pe­rulu yönet­men Clau­dia Llosa, Fransız oyuncu Au­drey Tautou, Alman oyuncu Daniel Brühl, ABD’li yapımcı Martha De Lau­ren­tiis ve senar­ist Matthew Weiner eşlik ediyor.


Dünyanın dört bir yanından sine­ma­sev­er­ler film­lerin göster­im­lerini iple çek­erken, biz de fes­ti­val başlamadan yarışacak film­lere ve ödül şanslarına bir göz atalım iste­dik. Açıkçası jürideki isim­leri düşününce, geçen seneki gibi bir sürprizin olması zor gözüküyor. Bu yüzden ödül ter­cih­leri ile eleştirel başarı arasında doğru orantılı bir ko­re­lasyon bek­lenebilir, her ne kadar Berli­nale sıklıkla üzerinde uzlaşılmayan ödül karar­larına sahne olmuş bir fes­ti­val olsa da. Ancak şüph­e­siz ki eleştirel an­lamda hangi filmin ön plana çıkacağı, film­ler iz­leyici karşısına çıktıkça belli ola­cak.



Yarışacak film­ler arasında kuşkusuz en mer­akla bek­le­nen film Ter­rence Mal­ick’in ‘Knight of Cups’ı. ‘Knight of Cups’ın usta ve bir o kadar da es­raren­giz yönet­men Mal­ick’in son iki filminin çizgisin­den pek uza­klaşması bek­len­miyor. Mal­ick, daha önce 1999 yılında Altın Ayı ödülünü 'The Thin Red Line' filmiyle kazanmıştı. Son filmi ‘To the Won­der' eleştir­men­leri ikiye bölen Mal­ick, ‘Knight of Cups’ ile böyle bir bölünme yaşamazsa Altın Ayı ödülünü tekrar kazan­ması veya bir başka ödülle dönmesi olası. Ancak bunun için önünde zorlu film­ler bu­lunuyor. Ödül kazanma ih­ti­mali yüksek olan 3 film var. Günümüzün en iyi belge­sel­ci­lerinden biri olan Pa­tri­cia Guz­man’ın son belge­seli ‘The Pearl But­ton’ bun­lar­dan biri. Guz­man, bir önceki filmi 'Nos­tal­gia de la Luzi' ile sayısız ödül kazanmıştı. Jafar Panahi’nin ‘Taxi’si ve Alexey Ger­man’ın ‘Under Elec­tric Clouds’ de bek­lendiği se­viyel­erde çıkarsa Altın Ayı’ya göz kırpan film­lerin başında geliyor. Yarışmanın genel olarak çıtası düşük olursa ise Pablo Lar­rain’in son filmi ‘El Club’ın şansı arta­bilir. Lar­rain’in kim­s­eye çaktırmadan, de­tay­larını sır gibi sak­la­yarak hızlı bir şek­ilde çektiği film Altın Ayı’nın bariz fa­vo­rilerinden biri değil. Ancak Lar­rain’in film­lerinin asla belli bir çıtanın altına düşmediğini ve zayıf bir yarışmada ra­hatlıkla ön plana çıka­bileceğini akılda tut­mak lazım. Film­ler­ine görsel an­lamda en fazla kafa yoran yönet­men­ler­den biri olan Lar­rain, En İyi Yönet­men ödülü için şansı yüksek isim­ler arasında değer­lendiriliyor.


Yarışmanın en çok merak edilen film­lerinden bir tanesi de Werner Her­zog’un oyuncu kadro­suyla göz kamaştıran filmi ‘Queen of the Desert’i. For­mda bir Her­zog, bu filmin adını yarışmada üst sıralara taşıya­bilir. Yükselişteki yönet­men An­drew Haigh’in son filmi ‘45 Years’ ise iyi çıkması bek­le­nen film­ler­den. Haigh, yüksek bek­len­ti­leri karşılarsa yarışta adından söz et­tire­cek­tir. Ben­zer şey­leri Di Phan Dang için de söyleye­bil­i­riz. 2010’da Cannes’da Eleştir­men­ler Haf­tası’nda ilk filmiyle iyi bir çıkış yapan yönet­men, 5 yıl aradan sonra gelen ik­inci filmiyle yarışmada çok ra­hatlıkla daha popüler film­ler­den rol çal­a­bilir. Di Phan Dang’ın ‘Big Fa­ther, Small Fa­ther and Other Sto­ries’ is­mini taşıyan bu filmi gibi Radu Jude’nin ‘Aferim!’i süpriz yapma ih­ti­mali bu­lu­nan film­ler­den diye­bil­i­riz. Eleştirel kar­nesinin son derece iyi olmasını bek­lediğimiz Peter Green­away’in son filmi ‘Eisen­stein in Gua­na­ju­ato’ ise zorlu film­ler­den biri ola­caktır. Şüph­e­siz ki bu durum büyük ödül için işleri zorlaştırsa da jüriden cesur bir karar umut et­m­eye devam ede­bil­i­riz. Nitekim Aronof­sky’nin Venedik’te jüri başkanı olduğu yıl Sokurov’un ‘Faust’unun kazandığını un­ut­ma­mak gerek.




Yarışmanın geri kalan film­leri ise şimdi­lik birer kapalı kutu diye­bil­i­riz. Ancak Berli­nale’nin geçmişinde Altın Ayı’ya pek çok kez yarışma başlamadan önce kapalı kutu sayılan nite­likli film­lerin uzandığını akılda tut­mak gerekiyor. İki Alman filmi ’As We Were Dream­ing’ ve ‘Vic­to­ria’ beğenilmeleri halinde yarışmanın güçlü film­ler­ine dönüşebilir. Laura Bis­puri’nin ilk filmi ‘Sworn Vir­gin’ de yarışmanın merak edilen ve bek­len­ti­lerin güçlü olduğu film­ler­den. Şu aşamada Altın Ayı şansları zayıf gibi dursa da Is­abel Coixet’in ‘No­body Wants the Night’ ve Benoit Joc­quot’un ‘Jour­nal d’une Femme de Cham­bre’si fes­ti­valin çok konuşula­cak film­lerinden ola­caktır. Geri kalan film­ler­den ne gibi sürpri­zler çıka­bilir bunu ise ancak bek­leyip göre­bil­i­riz.

(6 Şubat 2015 / BirGün)

115

doğru yerde kullanılan bir "m" harfi insanı ne kadar mutlu edebiliyormuş meğer..

114

Bu akşam "Özgürlük Yürüyüşü / Selma"yı izledik sinemada.. Sinematografisine hayran kaldığım film hakkındaki görüşlerimi daha sonra yazacağım mutlaka. Şu an başka bir şeyden bahsetmek istiyorum.. Benim şubat şarkım olur mu bilmiyorum ama filmin sonunda çıkan şarkı "Glory" çok etkileyiciydi.. Bu yıl Altın Küre'de "En İyi Özgün Şarkı" ödülünü alan şarkı Oscar'a da aday.. Filmin finalinde dinlediğimiz şarkının sözlerinin Türkçe tercümesinin de yazıyor olması daha anlamlı kıldı şarkıyı..

Glory'yi, benim 2013 yılında "Django Unchained /Zincirsiz" filmindeki Who Did That To You adlı şarkısıyla keşfedip çok sevdiğim John Legend ile Common birlikte söylüyorlar..

Film boyu çalan pek çok şarkı güzeldi.. Ama şimdi bu Altın Küre ödüllü şarkının tadını çıkarmalı.. Klibi de güzel olmuş:


113

BİR HAYAL TÜM DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLİR


Oscar yarışının en çok merak edilen filmlerinden biri olan ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜ / SELMA 6 Şubat'ta vizyona giriyor. En İyi Film ve En İyi Şarkı dalında Oscar adayı, 4 dalda Altın Küre adayı olan film David Oyelowo, Tim Roth, Tom Wilkinson, Oprah Winfrey, Martin Sheen, Carmen Ejogo, Giovanni Ribisi, Cuba Gooding Jr. gibi isimlerden oluşan zengin bir oyuncu kadrosuyla dikkat çekiyor.

Metascore Puanı: 89
IMDB Puanı: 7,7


Yeni Fragman:



Filmin basın linki: http://www.wearefabula.com/bo/selma

Filmin Konusu: Prodüksiyonunda “12 Yıllık Esaret / 12 Years A Slave” filminin yapımcılarının ve Paramount'un imzası bulunan ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜ / SELMA, 20. yüzyıla damgasını vuran tarihi bir dönüm noktasını anlatıyor. 1965 yılında Alabama’nın Selma kentinden eyalet başkentine giden 87 kilometrelik yolda, tarihe geçen üç protesto yürüyüşü yapıldı. Martin Luther King öncülüğündeki bu yürüyüşler kamuoyunu ateşledi ve A.B.D. Başkanı Johnson’un Oy Hakkı Kanunu’nu çıkarmasını sağladı. Film, bu epik direnişin filizlenip evrensel bir insan hakları savaşına dönüştüğü tehlikelerle ve baskılarla dolu üç aylık sürece odaklanıyor.

Fragman:



Etkinlik Bilgileri:
Tarih: 06 Şubat 2015 Cuma
Saat: 21:30
Yer: Korupark AVM / Başka Sinema

112



Düz bakışa ve kalıplaşmaya alternatif olarak yayın hayatına merhaba diyen aylık bağımsız sinema dergisi Sinema Terspektif'in Bursa'daki ilk satış kanalı Cafe 7.ODA olmuştur. 

Sinema üzerine alternatif dergilerin çıkmasına seviniyorum. Zaten basılı olarak o kadar az ki sinema dergisi.. Elinize alıp, sayfalarını karıştırarak okuyabileceğimiz sadece Altyazı dergisi var.. Hala gözlerim doluyor 19 yıl boyunca hiçbir sayısını kaçırmadığım ve bütün bir ay elimden düşürmediğim Sinema dergisi aklıma geldikçe.. Geçen yıl bir günde kapatılan :(

88

İnanılmaz bir fırtına var dışarıda.. Bu yaşıma değin gördüğüm en büyük fırtına.. Sabaha kadar uyuyamadık.. Har an çatılar uçabilir.. Hatta her an ev bile yerinden sökülüp uçabilir gibiydi.. Sesler korkunç.. Elektrikler yok.. Güneş kayıp..

Ama ne demiş Attila İlhan.. "Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır.."



*fotoğraf: Fatoş Avcıoğlu