720

Etkinlik Tarihi: 29 Kasım 2015 Pazar, Saat: 20:30
Mekan: Konak Kültürevi / Başka Sinema


Orjinal Adı: Who Am I
Türkçe Adı: Ben Kimim
Yönetmen: Baran bo Odar
Senaryo
: Baran bo Odar, Jantje Friese
Oyuncular: Tom Schilling, Elyas M'Barek, Wotan Wilke Möhring
Yapım Yılı: 2014
Ülke: Almanya
Süre: 102 dk.

Konu: Almanya’da stüdyo filmlerini geride bırakarak gişede rekorlar kıran ve ABD remake haklarını Warner Bros’un satın aldığı “BEN KİMİM? / WHO AM I”, dünyanın en çok aranan hacker’ı haline gelen bir bilgisayar dehasının macerasını anlatıyor. 25 yaşında asosyal bir bilgisayar korsanı olan Benjamin, çevrimiçi aktiviteleriyle karizmatik hacker Max’in dikkatini çeker ve onun CLAY adlı hacker grubuna katılır. Gizli tuttukları kimlikleriyle CLAY öyle iyi işler ki, Alman Gizli Servisi ve Europol peşlerine düşer. Bunlar yetmiyormuş gibi karanlık bir hacker grubu da onları tehlikeli bir rakip olarak görecek ve peşlerine düşecektir. Bol sürprizli hikayesi, aksiyon ve şaşırtmacalarla dolu hızlı kurgusuyla Sihirbazlar Çetesi, Olağan Şüpheliler, Dövüş Kulübü gibi filmlere benzetilen “BEN KİMİM?”in yönetmenlik koltuğunda ise, Variety dergisinin “Gelecek Vaat Eden 10 Yönetmen” listesine aldığı ve şimdilerde Hollywood’a transfer olan Baran bo Odar bulunuyor.

Fragman:

719

"En belirgin fark mutfaksızlık. Mesala Boğaz’da bir balık lokantasına gidiyorsun, meze alıyorsun, ben bunu iki gün önce başka bir yerde yedim diyorsun. Her şey birbirinin bu kadar mı aynısı olur? Hiçbir özgünlük yok. Eskiden her meyhanenin kendi mutfağından çıkan mezeyi yerdin. Şimdi öyle değil artık. Basit bir ciğer kızartma bile, sıradan gözüken bir şey, pişirme, sunum açısından anlam kaybetti. Balık pişirme ustaları kalmadı, iyi balık pişiren dört beş tane yer var İstanbul’da. 

Bu toprakların kültür çeşitliliğine sahip insanları kaybetmek esasında bütün hayatı kaybetmektir. Ben bu hayatı kaybetmiş neslin çocuğuyum. İstanbul’da son Bizanslıları biz gördük. Şimdi kimse bilmiyor. Yahudi, Ermeni, Rum arasındaki farkı bilmiyor gençlik. Bunların hepsini aynı yere koyuyor.
Lezzetlerini bilmiyor, kültürlerini bilmiyor hatta şöyle zannediyorlar: Önce Türkler vardı sonra herkes geldi. Bütün Anadolulular buradayken Türkler geldi. Sonra Yahudiler. Bunu kimse bilmiyor. Bir Rum arkadaşıma sevimli bir kız soruyor: “Biz İstanbul’ a 1984’te geldik. Siz ne zaman geldiniz?” Arkadaşım sakince cevaplıyor “3000 yıl önce.” Bu hayatın bizim gibi farkına varmadılar, bunun hazzını çıkaramadılar. Bir Rum evinden gelen bir tepsi musakkaya karşılık annenin gönderdiği bir Anadolu mantısı ya da bir Ermeni evinden gelen midye dolma ve buna karşılık bir koca tabak baklava. Zeytinyağlıyı, balığı Rumların elinden, dolmaları topiği Ermenilerin elinden, hamuru Türklerin, eti Kürtlerin elinden yiyeceksin. Elden ele, komşudan komşuya, cenazede, mutlulukta, bayramda bunlar paylaşılırdı ve bunun farkına varırdın.

Tabii yemekler, tatlılar. Bu renkler gitti, tatlar gitti, komşulara dağıtılan irmik helvaları, paskalya çörekleri, yumurtalar… Mesela dedem hacıydı ama Paskalya zamanı yumurta tokuştururdu benim arkadaşlarımla, yılbaşında başına kukuleta takardı, yılbaşı kutlanırdı ama Kandil’de de radyo başına geçilip Kandil dinlenirdi. Mevlitlere gidilirdi, kilisedeki düğünlere giderdi bu hacı hocalar, anneanneler. Yakın biri öldüğü zaman bizim mevlit olurdu Rumlar, Ermeniler, Yahudiler başörtüsü takıp bizim eve gelir, duaya katılırdı. Bu dünya, bu söylediğim şeyler hayat kaybı değil midir?

Hem yaşam biçimini aynı zamanda lezzetlerini kaybediyorsun. Bir kültür yok oluyor, bu iç içelik, bu koskoca Anadolu kültürü bizim gözümüzün önünde paramparça edildi.

İster Arap olsun, ister Kürt olsun, ister Türk olsun, Rum, Ermeni, bu medeniyetler, burada yaşayan kültürler, bunların hepsi yetiştikleri yerin iklimine göre davranmıştır. Adam bir yere köy kuruyor, rüzgârı nereden alacağını, sabah güneşinin nereye geleceğini, köyün evlerinin yüzünün nereye bakacağını hesaplıyor. Sahip olmak bu demektir, yoksa dünyada toprak herkesindir. Sınırsız bir dünyaya inanıyorum ben. Benim yerleştiğim, köklerimin yerleştiği bir yer varsa köklerim o topraklara, o denizlere göre hareket ediyor. Sen bu kökleri, o tohumları yok edersen, yerinden yurdundan edersen ve onun yerine benimkiler geçsin dersen dünya harikası bir caminin dibine gökdelen koyarsın. Yahu Şirince’de dünyanın en güzel zeytinlerinin olduğu yere Mübadeleyle gelen insanlar tütüncü. Zeytin ağacı hiçbir şey ifade etmiyor. Ama bir Anadolu Rum’u için zeytin ağacı onun ayrılmaz parçası. Oraya yerleştirdiğin adamsa bundan hiçbir şey algılamıyor. Kim mutlu oldu lanet Mübadele’den ne Müslümanı ne Hıristiyanı. Anadolu kurudu. Koskoca üzüm bağları, incirler, yemişler, meyveler, her şey kurudu, beton oldu. Şimdi çırpınıyoruz, o topraklarda meğer ne üzümler yetişiyormuş diyoruz. Yerinden etmeyi, onun yerine geçmeyi lezzetle ilişkilendirirsek yine bir hayat kaybıdır. Dünyanın her yerinde bütün işgaller, savaşlar, bütün yer değiştirmeler aynı zamanda hayatın tadına karşı da yapılmıştır. Hepsi dindar, hepsinin dinleri var. Eğer Tanrı’ya inanıyor ve tapınıyorlarsa bence bu Tanrı’ya yapılmış en büyük ihanettir. Çünkü herkes başka bir dünyada daha rahat edeceği endişesiyle ibadet ediyor oysa dünya denilen yer bir cennet. Sen bu yaşadığın cennete ihanet edersen, öbür tarafın hangi kurgusuyla uğraşacaksın?"


- Uğur Yücel -

718


Cafe 7.Oda Sergileri'nin 2015 yılındaki son sergisi "7.Oda Fotoğraf Atölyesi"nin 3. ve 4. ve 5.Grup mezunlarından geliyor..

Sergi Açılışımız 28 Kasım 2015 Cumartesi günü saat 19:00'da.. Hepinizi bekliyoruz..

712



"Sınıfımda olup bitenleri kontrol edemediğim gün, öğretmenlikte son günüm olur”

705



Cafe 7.Oda'da Yepyeni Bir Eğlence daha başlıyor.. 

Hepimizin bildiği nostaljik bir oyun.. SESSİZ SİNEMA.. 

Eğlenmek isteyen herkesi bu akşam ilk oyun için bekliyoruz..





Ve biz SESSİZ SİNEMA OYUNU için hazırız bile:) 
Renkli elişi kağıtları kesildi.. 
Filmler yazıldı.. 
Kağıtlar katlandı.. 
Ve özel kutusuna konuldu.. 
Eğlenceye az kaldı :)

691


"Modern hayatın çökmesini ve her yeri yabani otların kaplamasını sabırsızlıkla bekliyorum." 

- Hayao Miyazaki -

686


Cafe 7.Oda'da defter satışlarımız başladı.. İlk defterlerimiz ‪Babil‬'in baykuşlu defterleri ile ‪‎MetisKitap‬'ın her sayfasında alıntı olan güzel defterleri.. Öyleyse şimdi bir defter alıp yazma vakti..

Metis Defterlerinin 5.serisi olan bu defterden daha önce 68.notumda bir alıntı daha yazmıştım. Hazır bahsi geçmişken bir alıntı daha yazayım.. "Her yazar kendinin ilk okurudur." -Bilge Karasu, Susanlar-

684


"Sinema öyle bir keşiftir ki, bir gün gelecek barutun, elektriğin ve kıtaların keşfinden çok, dünya medeniyetinin cephesini değiştireceği görülecektir."
-Mustafa Kemal Atatürk-

Sanatın değerinin daima farkında olan ve büyük bir aydın olan Atamızı saygıyla anıyoruz..

673


..bu perişan halime sebeptir
senin unutmuşluğunu affetmeyeceğim..


‘Güz‘ şiirinde “Bu güz öleceğim, bütün işlerimi bitirdim” diyen 82 yaşındaki şair ve yazar Gülten Akın ile eksildi bugün kelimelerimiz.. Huzurla uyusun..


Şiir kitaplarından bazıları:
Rüzgar Saati (1956)
Kestim Kara Saçlarımı (1960)
Sığda (1964)

Kırmızı Karanfil (1971)
Maraş’ın ve Ökkeş’in Destanı (1972)
Ağıtlar ve Türküler (1976)
Seyran Destanı (1979)
İlahiler (1983)
Sevda Kalıcıdır (1991)
Sonra İşte Yaşlandım (1995)
Sessiz Arka Bahçeler (1998)
Uzak Bir Kıyıda (2003)

Bestelenmiş bazı şiirleri:
Büyü Yavrum, Grup Yorum (1987)
Deli Kızın Türküsü, Sezen Aksu (1993)
Siyah Beyaz, Sevinç Eratalay (1989)
Beni Unutma (1989) Sevinç Eratalay