
65. Berlin Uluslararası Film Festivali dün yaptığı açılışın ardından bugün başlıyor. 19 filmin Altın Ayı için yarıştığı festivalin ödülleri 14 Şubat’ta verilecek.
(6 Şubat 2015 / BirGün)
ALTIN AYI YARIŞI BAŞLIYOR - Alkan Avcıoğlu

Bu sene 72 ülkeden 441 filmin gösterileceği Berlin Uluslararası Film Festivali’nin yarışma programı bir hayli merak edilen filmlerle dolu. Ödüllere karar verecek jüriye ise Darren Aronofsky başkanlık ediyor. Ona jüride eşlik edecek isimler arasında Güney Koreli yönetmen Bong Joon-ho, 2009’da ‘Acının Sütü’yle (La Teta Asustada) Altın Ayı kazanan Perulu yönetmen Claudia Llosa, Fransız oyuncu Audrey Tautou, Alman oyuncu Daniel Brühl, ABD’li yapımcı Martha De Laurentiis ve senarist Matthew Weiner eşlik ediyor.
Dünyanın dört bir yanından sinemaseverler filmlerin gösterimlerini iple çekerken, biz de festival başlamadan yarışacak filmlere ve ödül şanslarına bir göz atalım istedik. Açıkçası jürideki isimleri düşününce, geçen seneki gibi bir sürprizin olması zor gözüküyor. Bu yüzden ödül tercihleri ile eleştirel başarı arasında doğru orantılı bir korelasyon beklenebilir, her ne kadar Berlinale sıklıkla üzerinde uzlaşılmayan ödül kararlarına sahne olmuş bir festival olsa da. Ancak şüphesiz ki eleştirel anlamda hangi filmin ön plana çıkacağı, filmler izleyici karşısına çıktıkça belli olacak.

Yarışacak filmler arasında kuşkusuz en merakla beklenen film Terrence Malick’in ‘Knight of Cups’ı. ‘Knight of Cups’ın usta ve bir o kadar da esrarengiz yönetmen Malick’in son iki filminin çizgisinden pek uzaklaşması beklenmiyor. Malick, daha önce 1999 yılında Altın Ayı ödülünü 'The Thin Red Line' filmiyle kazanmıştı. Son filmi ‘To the Wonder' eleştirmenleri ikiye bölen Malick, ‘Knight of Cups’ ile böyle bir bölünme yaşamazsa Altın Ayı ödülünü tekrar kazanması veya bir başka ödülle dönmesi olası. Ancak bunun için önünde zorlu filmler bulunuyor. Ödül kazanma ihtimali yüksek olan 3 film var. Günümüzün en iyi belgeselcilerinden biri olan Patricia Guzman’ın son belgeseli ‘The Pearl Button’ bunlardan biri. Guzman, bir önceki filmi 'Nostalgia de la Luzi' ile sayısız ödül kazanmıştı. Jafar Panahi’nin ‘Taxi’si ve Alexey German’ın ‘Under Electric Clouds’ de beklendiği seviyelerde çıkarsa Altın Ayı’ya göz kırpan filmlerin başında geliyor. Yarışmanın genel olarak çıtası düşük olursa ise Pablo Larrain’in son filmi ‘El Club’ın şansı artabilir. Larrain’in kimseye çaktırmadan, detaylarını sır gibi saklayarak hızlı bir şekilde çektiği film Altın Ayı’nın bariz favorilerinden biri değil. Ancak Larrain’in filmlerinin asla belli bir çıtanın altına düşmediğini ve zayıf bir yarışmada rahatlıkla ön plana çıkabileceğini akılda tutmak lazım. Filmlerine görsel anlamda en fazla kafa yoran yönetmenlerden biri olan Larrain, En İyi Yönetmen ödülü için şansı yüksek isimler arasında değerlendiriliyor.
Yarışmanın en çok merak edilen filmlerinden bir tanesi de Werner Herzog’un oyuncu kadrosuyla göz kamaştıran filmi ‘Queen of the Desert’i. Formda bir Herzog, bu filmin adını yarışmada üst sıralara taşıyabilir. Yükselişteki yönetmen Andrew Haigh’in son filmi ‘45 Years’ ise iyi çıkması beklenen filmlerden. Haigh, yüksek beklentileri karşılarsa yarışta adından söz ettirecektir. Benzer şeyleri Di Phan Dang için de söyleyebiliriz. 2010’da Cannes’da Eleştirmenler Haftası’nda ilk filmiyle iyi bir çıkış yapan yönetmen, 5 yıl aradan sonra gelen ikinci filmiyle yarışmada çok rahatlıkla daha popüler filmlerden rol çalabilir. Di Phan Dang’ın ‘Big Father, Small Father and Other Stories’ ismini taşıyan bu filmi gibi Radu Jude’nin ‘Aferim!’i süpriz yapma ihtimali bulunan filmlerden diyebiliriz. Eleştirel karnesinin son derece iyi olmasını beklediğimiz Peter Greenaway’in son filmi ‘Eisenstein in Guanajuato’ ise zorlu filmlerden biri olacaktır. Şüphesiz ki bu durum büyük ödül için işleri zorlaştırsa da jüriden cesur bir karar umut etmeye devam edebiliriz. Nitekim Aronofsky’nin Venedik’te jüri başkanı olduğu yıl Sokurov’un ‘Faust’unun kazandığını unutmamak gerek.

Yarışmanın geri kalan filmleri ise şimdilik birer kapalı kutu diyebiliriz. Ancak Berlinale’nin geçmişinde Altın Ayı’ya pek çok kez yarışma başlamadan önce kapalı kutu sayılan nitelikli filmlerin uzandığını akılda tutmak gerekiyor. İki Alman filmi ’As We Were Dreaming’ ve ‘Victoria’ beğenilmeleri halinde yarışmanın güçlü filmlerine dönüşebilir. Laura Bispuri’nin ilk filmi ‘Sworn Virgin’ de yarışmanın merak edilen ve beklentilerin güçlü olduğu filmlerden. Şu aşamada Altın Ayı şansları zayıf gibi dursa da Isabel Coixet’in ‘Nobody Wants the Night’ ve Benoit Jocquot’un ‘Journal d’une Femme de Chambre’si festivalin çok konuşulacak filmlerinden olacaktır. Geri kalan filmlerden ne gibi sürprizler çıkabilir bunu ise ancak bekleyip görebiliriz.
(6 Şubat 2015 / BirGün)
ALTIN AYI YARIŞI BAŞLIYOR - Alkan Avcıoğlu
Bu sene 72 ülkeden 441 filmin gösterileceği Berlin Uluslararası Film Festivali’nin yarışma programı bir hayli merak edilen filmlerle dolu. Ödüllere karar verecek jüriye ise Darren Aronofsky başkanlık ediyor. Ona jüride eşlik edecek isimler arasında Güney Koreli yönetmen Bong Joon-ho, 2009’da ‘Acının Sütü’yle (La Teta Asustada) Altın Ayı kazanan Perulu yönetmen Claudia Llosa, Fransız oyuncu Audrey Tautou, Alman oyuncu Daniel Brühl, ABD’li yapımcı Martha De Laurentiis ve senarist Matthew Weiner eşlik ediyor.
Dünyanın dört bir yanından sinemaseverler filmlerin gösterimlerini iple çekerken, biz de festival başlamadan yarışacak filmlere ve ödül şanslarına bir göz atalım istedik. Açıkçası jürideki isimleri düşününce, geçen seneki gibi bir sürprizin olması zor gözüküyor. Bu yüzden ödül tercihleri ile eleştirel başarı arasında doğru orantılı bir korelasyon beklenebilir, her ne kadar Berlinale sıklıkla üzerinde uzlaşılmayan ödül kararlarına sahne olmuş bir festival olsa da. Ancak şüphesiz ki eleştirel anlamda hangi filmin ön plana çıkacağı, filmler izleyici karşısına çıktıkça belli olacak.
Yarışacak filmler arasında kuşkusuz en merakla beklenen film Terrence Malick’in ‘Knight of Cups’ı. ‘Knight of Cups’ın usta ve bir o kadar da esrarengiz yönetmen Malick’in son iki filminin çizgisinden pek uzaklaşması beklenmiyor. Malick, daha önce 1999 yılında Altın Ayı ödülünü 'The Thin Red Line' filmiyle kazanmıştı. Son filmi ‘To the Wonder' eleştirmenleri ikiye bölen Malick, ‘Knight of Cups’ ile böyle bir bölünme yaşamazsa Altın Ayı ödülünü tekrar kazanması veya bir başka ödülle dönmesi olası. Ancak bunun için önünde zorlu filmler bulunuyor. Ödül kazanma ihtimali yüksek olan 3 film var. Günümüzün en iyi belgeselcilerinden biri olan Patricia Guzman’ın son belgeseli ‘The Pearl Button’ bunlardan biri. Guzman, bir önceki filmi 'Nostalgia de la Luzi' ile sayısız ödül kazanmıştı. Jafar Panahi’nin ‘Taxi’si ve Alexey German’ın ‘Under Electric Clouds’ de beklendiği seviyelerde çıkarsa Altın Ayı’ya göz kırpan filmlerin başında geliyor. Yarışmanın genel olarak çıtası düşük olursa ise Pablo Larrain’in son filmi ‘El Club’ın şansı artabilir. Larrain’in kimseye çaktırmadan, detaylarını sır gibi saklayarak hızlı bir şekilde çektiği film Altın Ayı’nın bariz favorilerinden biri değil. Ancak Larrain’in filmlerinin asla belli bir çıtanın altına düşmediğini ve zayıf bir yarışmada rahatlıkla ön plana çıkabileceğini akılda tutmak lazım. Filmlerine görsel anlamda en fazla kafa yoran yönetmenlerden biri olan Larrain, En İyi Yönetmen ödülü için şansı yüksek isimler arasında değerlendiriliyor.
Yarışmanın en çok merak edilen filmlerinden bir tanesi de Werner Herzog’un oyuncu kadrosuyla göz kamaştıran filmi ‘Queen of the Desert’i. Formda bir Herzog, bu filmin adını yarışmada üst sıralara taşıyabilir. Yükselişteki yönetmen Andrew Haigh’in son filmi ‘45 Years’ ise iyi çıkması beklenen filmlerden. Haigh, yüksek beklentileri karşılarsa yarışta adından söz ettirecektir. Benzer şeyleri Di Phan Dang için de söyleyebiliriz. 2010’da Cannes’da Eleştirmenler Haftası’nda ilk filmiyle iyi bir çıkış yapan yönetmen, 5 yıl aradan sonra gelen ikinci filmiyle yarışmada çok rahatlıkla daha popüler filmlerden rol çalabilir. Di Phan Dang’ın ‘Big Father, Small Father and Other Stories’ ismini taşıyan bu filmi gibi Radu Jude’nin ‘Aferim!’i süpriz yapma ihtimali bulunan filmlerden diyebiliriz. Eleştirel karnesinin son derece iyi olmasını beklediğimiz Peter Greenaway’in son filmi ‘Eisenstein in Guanajuato’ ise zorlu filmlerden biri olacaktır. Şüphesiz ki bu durum büyük ödül için işleri zorlaştırsa da jüriden cesur bir karar umut etmeye devam edebiliriz. Nitekim Aronofsky’nin Venedik’te jüri başkanı olduğu yıl Sokurov’un ‘Faust’unun kazandığını unutmamak gerek.
Yarışmanın geri kalan filmleri ise şimdilik birer kapalı kutu diyebiliriz. Ancak Berlinale’nin geçmişinde Altın Ayı’ya pek çok kez yarışma başlamadan önce kapalı kutu sayılan nitelikli filmlerin uzandığını akılda tutmak gerekiyor. İki Alman filmi ’As We Were Dreaming’ ve ‘Victoria’ beğenilmeleri halinde yarışmanın güçlü filmlerine dönüşebilir. Laura Bispuri’nin ilk filmi ‘Sworn Virgin’ de yarışmanın merak edilen ve beklentilerin güçlü olduğu filmlerden. Şu aşamada Altın Ayı şansları zayıf gibi dursa da Isabel Coixet’in ‘Nobody Wants the Night’ ve Benoit Jocquot’un ‘Journal d’une Femme de Chambre’si festivalin çok konuşulacak filmlerinden olacaktır. Geri kalan filmlerden ne gibi sürprizler çıkabilir bunu ise ancak bekleyip görebiliriz.
(6 Şubat 2015 / BirGün)
0 yorum:
Yorum Gönder